2020 'nin bizde bıraktığı plan yapmanın boşunalığı hissine inat 2021’in ilk kitabı hayatımızı nasıl geçirmemiz
gerektiğini anlatan “Bir Ömür Nasıl Yaşanır?” olsun.
Öncelikle İlber Hoca’nın konuşmalarını düşünüp bu kitabı
anlar mıyım acaba demeyin. İlber Hoca’nın kitapları konuşmalarından daha
anlaşılır emin olun. Yani kitabın dili oldukça akıcı zaten soru cevap şeklinde
ilerlediği için daha da rahat okunuyor.
Kitabı okuyunca dedim ki, söyle Kalemucu, bu kitabı 20’li
yaşlarda okusaydın (tabii yazılanları içselleştirseydin) bambaşka bir hayatın
olur muydu?
Okuduğum kitaplar konusunda pek bir şey değişmezdi ama
mutlaka en az bir yabancı dil öğrenir ve daha çok gezerdim. Çünkü İlber Hoca’nın
da dediği gibi yaş ilerledikçe öğrenme hızı yavaşlıyor. Genç bir beyin daha
hızlı öğreniyor. Yine de 40’ıma yaklaştığım şu günlerde ikinci bir üniversiteyi
okuyarak beynimi daima öğrenmeye açık tutmaya çalışıyorum. Ama İlber Hoca’nın
dediğinin aksine ben geceleri çalışıyorum. Oysa Hoca sabah çalışmanın daha
verimli olduğunu söylüyor. Tabii İlber
Hoca’mız evde kadına yüklenen işlerin sabah çalışmaya zaman bırakmadığını, çoğu
kadının ancak evdeki herkes uyuduktan sonra kendine vakit ayırabildiğini pek
dikkate almıyor sanırım.
İlber Hoca kitabında edebiyattan müziğe, şehirlerden
sinemaya, mimariden tiyatroya, operaya kadar birçok konuda ışık tutuyor.
Kitabın özü; eğer dolu dolu bir yaşam istiyorsanız disiplinli olacaksınız.
Kaytarmak, tembellik yapmak yok yani. Bir şehri gezerken de bir derse çalışırken de planlı-
programlı olmak şart.
Hoca'nın bazı konularda çok katı olduğunu düşünsem de geçmişe bakınca
haklı olduğunu görüyorum. Mesela 25 yaşından sonra eğitim olmaz artık eser
vermek gerekir diyor. 35’li yaşlara kadar birçok eser vermiş kişileri örnek
gösterip “Adamların hayatının bittiği yerde bizim çocuklar halen bir şey
öğrenmeye çalışıyor, hayata atılamıyorlar. Çok açık ki yanlış ve verimsiz bir
çizgideyiz, “ diyor.
25 yaşına kadar yaptıklarını anlatıp pişmanlıklarını dile
getiriyor. “Bugünkü aklım olsaydı ABD’de
ve Avrupa’da okuyarak vakit kaybetmezdim. Ortadoğu’da, İsrail’de okurdum,”
diyor ki İsrail üniversitelerinin Batı’dan daha iyi olduğunu bilmiyordum.
25-40 arasını ise restorasyon çağı olarak tanımlıyor. Son
fırsat bu, eksiğini gediğini kapat diye uyarıyor. Ben şimdi son fırsatın bittiği
yerdeyim. Eksik çok…. Peki ne yapalım? 40 olduk diye bırakalım mı öğrenmeyi?
Tabii ki İlber Hoca böyle bir şey demiyor. O ideal olanı, olması gerekeni
söylüyor.
Özetle İlber Hoca’ya göre:
- -En az bir yabancı dil öğrenin ( kendi dilinizi
mutlaka ama mutlaka çok iyi bilin)
-
-25 yaşına kadar dolu dolu yaşayın; farklı
şehirler farklı ülkeler görün. Tabii bu ülkeleri de ağzınız açık dolaşmayın.(
İlber Hoca böyle kaba bir şekilde söylemiyor tabii ki, yeni bir şehre yeni bir
ülkeye gittiğinizde, uyumadan sürekli gezin, sokaklarda dolaşın, mimarisini
fark edin, müzelerini mutlaka görün şeklinde söylüyor.)
- -Eğitim en iyi müzik, matematik, filoloji ve
sporla olur. Kalkınmak isteyen ülke bunlara önem verir. "Bir toplum müzik ve
matematikten anlıyorsa insanlıkla irtibat kurabiliyordur, dünyalı olmuştur.”
İlber Hoca’nın gözünden:
Ne İzlemeli?
İtalyan yönetmen, Luchino
Visconti’nin II Gattopardo ve Lanetliler’i öneriyor.. Yönetmenin iyi bir tarih bilgisi ve buna
uygun ekibi olduğunu söylüyor.
Yine bir İtalyan olan Pasoli’nin
Decameron filmini izleyin ve farkı görün. “ Tarih o rengârenk Hollywood
filmlerindeki gibi anlatılmaz; tarihi filmler öyle çekilmez,” diyerek Amerikan
sinemasına gönderme yapıyor.
Ayrıca Polonya’dan Andrzej Wajda
ve Maceristan’dan Istvan Szabo’yu da öneriyor.
Bizden ise; Lütfi Akad, Halit
Refiğ’e dikkat çekip özellikle “Teyzem” filminin çok enteresan olduğunu söylüyor.
İran sineması ve İran tiyatrosundan
da bahsediyor. Hatta İran’ın tiyatroda da iyi olduğunu özellikle tercümeyi çok
iyi becerdiklerini söylüyor. Ben İran
edebiyatını daima sevmişimdir ama tiyatro ve sinema konusunda çok iyi
olduklarını fark edememişim demek ki.
Ne Dinlemeli?
İlber Hoca’yla burada yollarımız
tamamen ayrılıyor. O klasik müzik seviyor. Mozart, Beethoven, Haydn… Bunun yanı
sıra Rahmaninov Rus müziğinin en büyüğüdür diyor. Bizden Fazıl Say’ı takdir
ediyor. Ama Dede Efendi’yi, Hacı Arif Bey’i, Itri’yi de bilin, daha günümüze
yaklaşırsak. Münir Nurettin Selçuk, Safiye Ayla ve Zehra Eren’i örnek veriyor.
(Zehra Eren’i ilk kez duyuyorum.)
Bense müzik konusunda biraz
karmayım sanrıım. İlk sırada Mark Eliyahu yer almakla birlikte, Evgeny Grinko,
Mohsen Namjoo, Humayün Şeceryan, bize gelirsek; Ezginin Günlüğü, Ferdi Özbeğen
hayranıyım diyebilirim.
Ne Okumalı?
Bu konuda ise İlber Hoca’yla
görüşlerimiz çok benziyor. Çünkü ikimiz de Rus edebiyatını ilk sıraya koyuyoruz.
Ben Rus edebiyatıyla ortaokulda tanıştım ve o günden beri benim için bir numaradır.
Fransız edebiyatından da aynı kişileri ön plana çıkarmışız: Balzac, Flaubert…
İran edebiyatını ikimiz de seviyoruz. ☺
Ve ikimiz de Amin Maalouf hayranıyız. ☺
İngiliz edebiyatıyla ilgili düşüncelerimiz ise Dickens’ı , Oscar Wilde’ı herkes okur, iyidir hoştur o kadar… 😊
Türkiye’de ise İhsan Oktay Anar…
İhsan Oktay’ın adını görünce dedim Hoca anlıyor edebiyattan. 😊
Genç yazarlardan ise Şule Gürbüz’ü
öneriyor. Bunu not ettim “Kambur, Coşkuyla Ölmek ve Zamanın Farkında”
kitaplarını mutlaka okuyacağım.
İlber Hoca daha birçok şey
söylüyor. Hatta hepsini yapmak için bir ömür yeter mi bilmiyorum. Ama
planlı-programlı yaşanmadan böyle bir hayat mümkün değil.
Eğer 25 yaşından küçükseniz bu
kitabı, elinize bir not defteri alıp bir yandan okuyun bir yandan hadi evlilik
planlarını falan bir kenara bırakıp J
doğru yeni ülkeler, yeni şehirler görmeye yelken açın…