Hayatımıza sosyal medya girdiğinden beri dengemiz bozuldu bence. Paylaştığımız şeylerden sorumlu değiliz sadece. Ne yazık ki paylaşmadıklarımızdan da sorumlu tutuluyoruz.
Zaten ülkede o kadar çabuk gündem değişiyor ki her şeyi paylaşmak mümkün değil. Hele benim gibi çok paylaşım yapmayı sevmiyorsanız.
Ama benim bahsettiğim ülke sorunlarıyla alakalı değil. Tamamen bireysel. Mesela çok sevdiğiniz birini kaybediyorsunuz. Onu sürekli sosyal medyada paylaşmadığınız için yakınlarınız tarafından içten içe kınanıyorsunuz. Üstelik yüzünüze de hiçbir şey söylemeden. Kalbinizde nasıl bir sızı bıraktığını instagram hesabında bol acılı bir müzikle yayınlamadığınız için üzülmediğiniz düşünülüyor. Acılı müzikle paylaşım yapanları da yadırgamıyorum. Hatta yadırgamamakla kalmayıp yanlış da bulmuyorum. Hayatın tek bir doğrusu olmadığını, herkesin farklı pencerelerden baktığını ve kimsenin kimseye düşüncesinden dolayı bir üstünlüğünün olmadığını geç de olsa öğrendim.
O yüzden lütfen yapmayın. Niyet okuyucusu olmayın. Kimin içinin kan ağladığını kimin daha çok üzüldüğünü bilemezsiniz.
Ha bir de ritüeller var. Sen yasını tuttuğun insan için bisküvi arası lokum dağıtırsın, ben yaptıklarımı söylemediğim için unutmakla suçlanırım. Hani yaptığımız şeyleri gösteriş olsun diye değil içten gelerek yapıyorduk inandığımız dinde. Tabii bu din değil ritüel olduğu için bak yine kızamadım.
Ezcümle birbirimize görünmeyen duvarlar örmeden, anlayış ve saygı içinde yaşayabileceğimize inanıyorum hala.
Bu inancım gün geçtikçe zayıflıyor ama olsun hala umut var.