12 Ekim 2023 Perşembe

Gece Yarısı Kütüphanesi - Matt Haig

 

“Zaten insan bir yol ayrımında durup bekliyorsa mutlaka yanlış yolu seçiyor,” demiştim Hayat Hanım’ı yorumlarken. Sahi yanlış yolu değil de diğerini seçseydik hayatımız nasıl olurdu acaba diye düşündünüz mü hiç?  Seçtiğimiz yolu değiştirme şansı verilseydi peki? Belki de hayatımız bambaşka bir yola evrilirdi kim bilir…

Gece Yarısı Kütüphanesi tam olarak bunu anlatıyor işte.

Nora; yaptığı tüm seçimlerden pişman, gitmediği yolların hayaliyle kendini dünyaya kapatmış, mutsuz bir yaşam sürer. Artık böyle yaşayamayacağını düşünüp hayatına son vermeye karar verir. Hayatına son vermek istediği gece ise gözlerini bir kütüphanede açar.

Önüne tüm pişmanlıklarının yazılı olduğu büyük ve kalın bir kitap getirir görevli.

Ve ona bir şans verilir. İstediği pişmanlığı seçip değiştirme şansı…

İlk olarak sevgilisinden ayrılmayıp evlenseydi nasıl bir hayatının olacağını merak eder ve kendini o hayatın içinde bulur.

Gittiği hayatta hayal kırıklığı yaşadığı anda tekrar kütüphaneye dönecektir. Böylece Nora, şarkı söylemeyi bırakmadığı, yüzmeye devam ettiği, bir buz bilimci olarak çalıştığı, anne olduğu, arkadaşını yüz üstü bırakmayıp Avustralya’ya gittiği birçok hayatı deneyimler.

Ta ki asıl meseleyi çözene kadar. Nora, yaşadığı bazı hayatlar mükemmel olmasına rağmen yine de kalamaz o hayatlarda. Bazı hayatlarda ise dibi görür tabiri caizse.

Kitabın konusunu, anlatmak istediği meseleyi beğendim açıkçası. Peki, yılın en iyi roman ödülünü hak ediyor mu? Orası tartışılır. Kimi tanıtımlarda yazıldığı gibi baştan çıkarıcı bir kitap değil ama sürükleyici. Kitabın başlarında ilginç gelen bir hayatın farklı versiyonlarını yaşama şekli ise kitabın yarısından sonra tılsımını yitiriyor.

Çünkü kitabın yarısından sonra Nora’nın o hayatların hiçbirinden memnun kalmayacağını, aslında mutluluğun var olan hayatı olduğunu anlıyorsunuz. Yani bir nevi kamu spotu veriyor yazar.

Elinizdekilerin kıymetini bilin, hayatınıza farklı yönlerden bakın, hayatınızdaki güzellikleri görmeye çalışın vs. vs.

Tabii bu mesajlar okunmaya değer elbette ama kitabın içinde Schrödinger’in adının geçmesi ya da başka bir karakterin de farklı versiyonlar yaşadığının anlatılması kitabı kuantum fiziği temeline oturmuş bir kitap yapmıyor.

Kısacası sürükleyici, kafamı dağıtacak bir kitap okumak istiyorum derseniz elinizden bırakamadan okursunuz.

 

 


2 Ekim 2023 Pazartesi

Çocuk, Köstebek, Tilki ve At - Charlie Mackesy

 


Mütemadiyen kitap okuyorum ama yine de sürekli bu kitabı okumayı çok istiyordum bir türlü sıra gelmiyordu derken buluyorum kendimi. Bu kitap da yine böyle uzun zamandır aklımda olan ama bir türlü sıra gelmeyen kitaplardandı. Öğrencilerime yaptığım kitap listesine ekleyip onlardan önce ben okudum tabii ki.

Kitabın adını duymayan yoktur herhalde. 2019’da yayımlandıktan sonra 100 haftadan uzun bir süre Sunday Times Çoksatanlar Listesi’nde ilk onda kalmasının sebebini merak ediyordum. İçeriğini tam olarak bilmiyor, kitabı özel yapan ne acaba diye düşünüyordum.

Kitabı açınca önce bir şaşırdım. Yazarın kendi çizimlerinin arasında her sayfada yer alan birkaç cümleyi görünce bu muymuş dedim. Yalan yok. Ama cümleleri okudukça anladım ki bu sadece bir çocuk kitabı değil. Üstelik tek seferde okunup rafa kaldırılacak bir kitap da değil. Yediden yetmişe herkes okuyabilir. Ayrıca ne zaman kendinizi yolunu kaybetmiş olarak hissederseniz açıp birkaç cümle okuyabileceğiniz bir kitap.

Basit cümlelerle hayatı özetleyen bir felsefe kitabı ya da bir yol gösterici olan mutluluk kitabı ya da metaforlarla örülmüş ahlak kuralları kitabı… Artık siz neyi ne kadar anlarsanız. Ben kitabı hayatı özetleyen bir felsefe kitabı olarak kabul ettim. Yani şimdiye kadar neredeyse her cümlesini alıntılamak istediğim bir kitap olmamıştı sonuçta.

Kitabın başında yazar bize önsözde hem karakterleri hem de kitabını kısaca tanıtıyor. Çocuğun karşısına ilk önce köstebek çıkıyor. Köstebek daima pasta istiyor. İlkel benliğimiz gibi değil mi?

Tilki ise hayata karşı incinen yanımız, bu yüzden biraz sessiz ve temkinli. At belki de yola devam etmemizi sağlayan cesur yanımız.

Kitapta öyle cümleler var ki hala beynimde dönüp duruyorlar.

Büyüdüğünde ne olmak istiyorsun?

“İyi kalpli” dedi çocuk.

Sahi dünyada iyi kalpli olmaktan daha büyük bir erdem var mı acaba?

Sence en büyük zaman kaybı nedir?

“Kendini başkalarıyla karşılaştırmak,” dedi köstebek.

Bundan daha iyi bir hayat tavsiyesi olur mu sizce?

“Çok tuhaf değil mi? Sadece dışımızı görebiliyoruz oysa hemen her şey içimizde oluyor.”

“Genellikle en zor kendini affediyorsun.”

“Söylediğin en cesurca şey neydi?” diye sordu çocuk.

“Yardım et,” dedi at.

Şu cümleyi okuyup sessizce sindirmeye çalışın, gerçekten de yardım isteyebilmek çok önemli değil mi?

Benim en sevdiğim alıntı ise şu oldu:

“En büyük yanılgı, dedi köstebek. Hayatın mükemmel olması gerektiğidir.”

Ne hayat mükemmel ne de biz. Mükemmel olmak zorunda da değiliz. Ama sevilmeye layığız. O yüzden ezcümle hayatın anlamı sevmekte gizli.

Bu kitabı alıp başucunuza koyun, ne zaman ilerleyemeyeceğinizi düşünürseniz açıp birkaç cümle okuyun.