Herkes
hayatında en az bir kez Amok koşucusu olmuştur. Düşünün bakalım siz ne zaman
oldunuz?
Amok, Malezya gibi sıcak ülkelerde görülen bir çeşit hastalık, bir çeşit çılgınlık
hali. Saplantılarla kendini gösteren bir tür nöbet…
Yazarın
verdiği örneğe göre; bir Malezyalı sakince oturup içkisini içerken birden eline
hançerini alıp ayağa fırlıyor ve gözleri bir hedefe kilitlenmiş bir şekilde
önüne çıkan herkesi öldürerek koşuyor. Sağa sola bakmadan dümdüz ilerleyen Amok
koşucusu öldürdükçe coşuyor, coştukça öldürüyor. Bu yüzden çevredekiler
birbirlerini uyarmak için “Amok! Amok!” diye bağırıyor.
Peki biz
nasıl Amok koşucusu oluyoruz?
Kimi zaman öyle şeyler hissederiz ki çevremize ve
kendimize ne kadar zarar verdiğini düşünmeden o hissin peşinde koşarız. Çoğu
kez etrafımızdaki insanları kırarız, yıkarız ama farkına bile varmayız.
Yakınlarımız bizi ne kadar uyarsa da duymayız. Her zaman bir hareket hali
değildir Amok koşuculuğu. Bazen beklerken de Amok koşucusu oluruz.
Anlamsızca beklerken… Bir türlü gelmeyen bir haberi, dönmeyen sevgiliyi,
birleşmeyecek elleri beklerken… Beklemenin bize zarar verdiğini bile bile
beklerken. Ömrünüz beklemekle geçiverirken… Zaten genellikle de söz konusu bir
aşksa hemen Amok koşucusuna dönüşüveririz. Ah, minel aşk ah! Üstat boşuna
dememiş;
Aşk, yerine göre yol
olur yürünür, yerine göre iman olur uyulur. Bazen ateş olup yakar, bazen deniz
olup boğar. Sultan olur ülke yönetir, şarap olur sarhoş eder. At olup koşar,
kuş olup uçar.*
Bizim
novella üstadı Zweig, Amok koşucusu olmayı kitabında bir metafor olarak
kullanıyor ama kahramanın peşinden koştuğu şey aşk değil.
Zweig’in kahramanının ihtirasla başlayan
yolculuğu ilginç bir şekilde farklı bir duyguyla devam ediyor. Yani onu
koşturan bambaşka bir duygu. Ve yazar bu duygu geçişini başarılı bir şekilde
aktarıyor. Kitaplardaki duygu geçişlerini, kahramanların kitabın başında
hissettiklerinin sonuna gelince değişmesini seviyorum. Kahramanı daha inanılır
yapıyor ve daha çok özümsüyorum.
Zweig’in bu
kitabıyla “Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat” kitabının anlatım tarzları aynı.
İkisinde de kahraman olayları başka birine anlatıyor. Bu kitapta da bir
doktorun bir gemi güvertesinde hiç tanımadığı birine hayatının sırrını
açıklamasını okuyoruz. Doktorun yaptığı hataya onunla birlikte biz de
üzülüyoruz.
Zweig’i
severek okuyorum ama bu kitabındaki bazı yerler beni rahatsız etti.
Doktorun, “Siz
tropiklerde yaşamadınız… Böyle sarı renkli bir serserinin, beyaz bir
beyefendinin bisikletini tutup ona orada kalması için emretmesi nasıl bir
edepsizliktir bilemezsiniz,” tarzındaki yorumlarını sindiremedim.
Bunu
söyleyen yazar değil, kitaptaki karakter ve kitap karakterleri her zaman
mükemmel olmazlar, zaten mükemmel olmadıkları zaman kitap daha cazip olur,
üstelik kitabın yazıldığı yılları da düşünmelisin diyerek kendimi telkin etmeye
çalıştıysam da olmadı. Rahatsızlığım geçmedi.
Neyse biz
gelelim kitabın sonuna… O tabutun gemide ne işi var? Doktor yaptığı hatayı
nasıl ödeyecek? Okuyup öğrenin. Zaten kitap 94 sayfa, bir günde biter.
*İskender
Pala / Ah Minel Aşk kitabı tanıtım bülteninden.
Kesinlikle :)
YanıtlaSilAmok koşucusunu okumadım ama malumatım var. En kısa zamanda okumak isterim. tanıtım için çok teşekkür ederim.
YanıtlaSilOkuyun mutlaka, zaten bir günde bitebilecek bir kitap.
SilStefan Zweig kitaplarını hep sevmişimdir. Bu kitapda severek okuduğum kitaplardan birisi... Bu arada bloğumu ziyaret etmişsin bende ziyareti iade için geldim :) He birde takibe aldım sık sık uğrarım ;)
YanıtlaSilTeşekkür ederim, her zaman beklerim.
SilTabi her zaman gelirim :)
Silhep gördüyordum ama hiç fırstaım olmadı okumaya. İçeriği güzelmiş. yada sizin bağdaştırmanız hoşuma gitti.
YanıtlaSilTeşekkür ederim, umarım okuduğunuzda da beğenirsiniz.
SilDeğişik bir kitaba benziyor ama ben kitaptan çok hastalığı merak ettim şimdi :) Amok Koşucusu tanıtımı için teşekkür ederiz.
YanıtlaSilBen de teşekkür ederim, yorum için :)
SilBu kitabı okumamıştım. Konusu merak ettim. Teşekkürler..
YanıtlaSilUmarım beğenirsiniz.
SilCok begenerek okudugum bir kitaptı bir oturuşta bitirmiştim.
YanıtlaSilYazarın bir de kızıl kitabını okuyun o kitapta daha da kızacaksınız eminim.
Kızıl kitabı çok akıcı bir kitap ama ne yazık ki pedofili içeriyor biraz .
Neyse bloğunuzu blog beyinden öğrendim artık takibimdesiniz sizi de beklerim bloğuma :)
Kızıl kitabını bilmiyordum, onu da okuyayım, teşekkürler.
SilSizi de ziyarete geliyorum hemen. :)
Bir iki gün önce bitirdiğim ve çok beğendiğim bir kitap oldu benimde. Emeğinize sağlık, çok güzel yorumlamışsınız :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Beğenmenize sevindim.
SilBen Zweig okrlarını ikiye ayırıyorum. Çok sevenler ve sevmeyenler. Satranç ve birkaç kitabı daha var ben de henüz zamanı gelmedi sanırım. Okumadım en kısa zamanda okuyup ben de hangi taraftayım bir bakacağım ;) Keyifli okumalar olsun.
YanıtlaSilYorum için teşekkürler
SilZweig'in üç kitabını okudum. Ama üst üste okuyunca biraz ara vermek istemiştim. Fakat severim. Bu kitabı da merak ediyordum açıkçası ama içeriğine göz atmamıştım daha önce. Okunmalı. Yorumlamanız için teşekkürler :)
YanıtlaSilYorum için ben teşekkür ederim.
Sil