17 Şubat 2018 Cumartesi

Abum Rabum - İskender Pala

Abum Rabum- Yüce Baba- yani üç büyük dinin atası Hz.İbrahim. Bu roman Hz.İbrahim’in ayak izlerini takip eden bir polisiye.

Üç büyük din de Hz. İbrahim’i peygamberlerin atası olarak kabul etmektedir. Yani üç büyük dinin kesişim noktası diyebiliriz. Ayrıca Yahudiler Hz.İbrahim’in torunu(Hz.İshak’ın oğlu) Yakub’un soyundan geldikleri için, Hz.İbrahim’in Yahudi olduğuna inanıyorlar. Hıristiyanlar da onun Hıristiyan olduğunu düşünüyorlar. Biz Müslümanlar ise Kur’an’da yazıldığı üzere onun Hanif inancında (tek bir yaratıcıya inanan) dosdoğru bir Müslüman olduğuna inanmaktayız. Hz.İbrahim deyince benim aklıma üç önemli olay geliyor:
           
Oğlunu Allah’a kurban etmeyi kabul edişi (Hz.İbrahim’in hangi oğlunu kurban etmek istediği de dinler arasında ayrı bir tartışma konusu), Nemrut tarafından ateşe atılıp yanmayışı ve Kabe’yi inşa etmesi. Peki İskender Pala neden Hz. İbrahim’ i seçmiş?
           
Kitap için polisiye dedim ama asıl yazılma amacı Dünya’nın kanayan ve uzun süre de kanamaya devam edecek olan yarası Ortadoğu’nun nasıl iyileşebileceğini göstermek. Pala, Hz.İbrahim’in öğütlerine uyulan bir dünyada terörün, savaşların da olmayacağına inandığı için Hz.İbrahim’i seçmiş. En azından benim kitaptan anladığım bu.

Tüm insanların, temiz kalplilik, doğruluk, sabır, dilini korumak, hoşgörü, merhamet, pak zihin ve haddi aşmamak erdemlerine sahip olduğunu düşünsenize.Ortadoğu böyle kan gölüne döner miydi?

Kommagene Kralı Antiochos’un mimarı Sin-Ammar, kralının mezarını inşa ederken bu sekiz erdemi şifre olarak kullanır. Böylece bu şifreyi çözen kişi büyük bir hazinenin de sahibi olacaktır. İşte olaylar Sin-Ammar’ın şifresini çözmeye çalışan Japon Sümerolog Keiko’nun öldürülmesiyle başlıyor.

Şifrenin yazıldığı tabletin peşinde kimler yok ki: Mossad, CIA,MIT, Grup Kardeşlik…Şifreyi kimin çözeceği merak uyandırıcı olsa da kitabın tek odak noktası değil. Gizli örgütler, ezoterik din adamları, CIA içindeki yapılanmalar, dünyayı yönetmeye çalışanlar, dini bilgiler ,arkeolojik bilgiler, doğu- batı çatışması şifreyi gölgede bırakmış diyebilirim.

Karun ve Anarşist kitabında batının kültür politikasını ele alan Pala, bu kez de batının tarihi nasıl yanlış yönlendirdiğine dikkat çekmiş.Sümerlerin demokrasiyi eski Yunanlılardan çok önce uyguladığı, site devleti kurduklarını, stratejiyi teori haline getirenlerin de aslında Babilliler olduğunu, sanayi devriminden sonra batının geçmişte yapılan her güzel şeyi kendi atalarına bağladığını açıklamış.

Kısacası Pala diyor ki; biz çok zengin bir kültürün mirasçılarıyız. Güneşin doğudan yükseldiğini unutmamalıyız. Batının tarih katliamına dur demeliyiz. Ortadoğu artık uyanmalı çünkü Ortadoğu’daki her savaş, atılan her bomba bir kültürü yok ediyor. Yok edilmeyen eserleri de zamanı geldiğinde sergilemek üzere evine götürüyor batı.

Bu açıdan bakınca kesinlikle okunması gereken bir kitap. Ama sadece polisiye romanı olarak görürseniz, bazı hatalar fark edebilirsiniz. Selim’in kitabın başında okuduğu hikayede Sin-Ammar’ın şifreleri mezarda nasıl kullandığının açıkça yazması, Zara’nın morgdan çıkınca cep telefonuna nasıl ulaştığının atlanması gibi.

            Kitapta benim bahsetmediğim daha  bir çok konuda akademik düzeyde bilgi verilmiş. Zaten roman boyunca karşı karşıya gelen tüm karakterler ya tarihi ya dini bir sohbete dalıyor. Ayrıca şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim ki, Müslümanların Dan Brown'u olarak anılmaya başlayan Pala'nın bu kitabında Başlangıç kitabından daha çok şifre ve tarihi eser göreceksiniz.İyi okumalar.


          
Not:  İskender Pala’yı daima severek okurum ama her sene bir kitap çıkarmaya başladığından beri temkinli yaklaşıyordum.Meğer Pala hızlı yazmıyor, çok çalışıyormuş.Yılda 250 gün, günde 10 saat ofisinde çalışarak yazıyormuş kitaplarını. Bu çalışma süresi çok ciddi bir rakam. Takdir etmek gerek. Bu arada ünlü yapım şirketi Netflix, Abum Rabum’un 5 bölümlük dizisini yapacakmış. Merakla bekliyorum.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder