İtiraf ediyorum
bu kitabı henüz geçen sene okudum ve evet çok satanlar listesine girdikten
sonra okudum.Bitirdiğimde kim bilir
böyle benim fark edemediğim ne kadar çok
kitap vardır tekrar tekrar okunmaya layık dedim.
Ama çok
satılıyor olması kahvenin yanına iyi gider anlamına gelmemeli.Sabahattin
Ali’ nin kesinlikle kemikleri sızlıyordur bir kahvenin yanına fincan altlığı
gibi kullanıldığı için.
Peki herkesin
sorduğu o soruyu ben de sorayım.Neden birden bire çok satanlar listesine girdi bu
kitap?Okuyanlar ne anlıyor bilemem ama bende uyandırdığı hisler müthiş.
Kimsenin sıradan
olmadığını bir kez daha öğretti bu kitap.Herkesin bir hikayesi hem de çok
satanlar listesine layık bir hikayesi olabileceğini anladım.Sabahları sokakları
süpüren adama,soğukta simit satan teyzeye,reyonlar arasında koşturan
elemanlara,pazarda yufka satan ablaya( ki yufka aldığım ablanın agnostik
olduğunu öğrenince bu düşüncem perçinlendi.) farklı bakmayı öğretti.
Gelelim kitaba:
Romanın ilk yarısında,kahramanımız zannettiğimiz Rasim var ki ikinci yarıda
aslında Rasim ‘in sadece olaya giriş için kullanıldığını anlıyoruz.Nazım Hikmet
Sabahattin Ali’ yi bu konuda eleştirmiş ve romanın ilk yarısından başka bir
roman yazılması gerektiğini söylemiş yazarımıza.Ama bence işin can alıcı
noktası da bu zaten.Önemli görünen insanlar önemsizleşebilir,basit dediğimiz
insanların içinde hayal edemediğimiz karmaşalar olabilir.Yani kısaca hayat
hesap edemediğimiz olaylarla doludur.
Rasim bir süre
işsiz kaldıktan sonra bulduğu işte,kendi halinde,içine kapanık biri olan Raif
Efendi’ yle tanışır.Raif Efendi istemediği biriyle evlenmiş,hayatı zoraki
yaşayan hatta yaşamayan sadece nefes alan birisidir.Raif Efendi’ nin
hastalandığı bir gün Rasim onu ziyarete gider ve böylece asıl roman başlar.
Raif Efendi
gençlik yıllarında Berlin’ de öğrenim görmüştür.Bir resim sergisinde bir
sanatçının oto portresini görür ve portredeki kadına aşık olur.Sonra da o
kadının kendisine.Yani Maria Puder’e. Raif Efendi tablodaki portrenin Andrea
Del Sarto tarafından yapılmış “Madonna dele Arpie” isimli tabloya benzediğini
düşünür.Kürk Mantolu Madonna ismi buradan gelmektedir yani. Kimseleri
sevemeyeceğini düşünen Maria ile naif karakterli Raif Efendi’ nin aşklarının
başlaması çok uzun sürer ama aşklarını o kadar derin yaşarlar ki,yaşarken bu
derinliği görmezler.Ve kader ağlarını örer.
Kitaptan bana
kalan; insan, hakkında hüküm vermesi kolay ama anlaşılması zor bir mahluktur.
Çok güzel analiz etmissin canım. Ben de Sabahattin alinin insan psikolojisini yansitis tarzına bayilmistim. Bir de başkalarına olan onyargimizin aslında kendimize olan onyargimiz olduğu fikrine. Dediğin gibi geç keşfedip çok etkisinde kaldigim bir kitap.
YanıtlaSilSabahattin Ali gerçekten insanı derinliklerine inerek anlatabilen nadir yazarlardan.Içimizdeki Şeytan kitabında bunu daha çok hissettim.Okumadıysan tavsiye ederim canım.
YanıtlaSil