Uzun zamandır bir kitaptan bu
kadar keyif almamıştım.Nazan BEKİROĞLU o kadar içten,o kadar doğal bir şekilde
yazmış ki,çok iddialı olacak ama işte edebiyat budur dedirtiyor insana.
Mücella bana, ne anlattığımız mı
,nasıl anlattığımız mı önemli sorusunu tekrar hatırlattı.
Sıradan bir hayat Mücella’ nın
hayatı.Annesi Mücella’ya hamileyken eşini kaybediyor..Mücella’ nın abisi de
İstanbul’ a taşınınca yalnız bir hayat başlıyor anne kız için.Tek başına kız
çocuğu büyütmenin ne kadar zor olduğunu sürekli kendine hatırlatıp,Mücella’ yı
katı kurallar çerçevesinde yetiştiriyor Neyyire Hanım.Ve Mücella büyüyor.Ve
Mücella yaşlanıyor.Tüm hikaye bu.
Eğer dizi tadındaki kitaplardan
hoşlanıyorsanız, yazar beni bir olaydan bir olaya koştursun diyorsanız bu kitap
size göre değil.Bir su gibi Mücella.Yavaş yavaş akan berrak bir su
gibi.Sakinliğiyle büyülüyor,dinlendiriyor.Öyle ki bloğa yazmak için birkaç sayfasına tekrar bakmak istediğimde
kendimi kitabı tekrar okurken buldum.Çünkü kelimeler öyle yerli yerinde
kullanılmış ki,sanki hep o cümlenin içinde yaşamış gibiler.Yerini
yadırgadığınız hiçbir kelime,kelimeyi bırakın virgül bile yok kitapta.Belki çok
abartılı bir yorum olduğunu düşünebilirsiniz.Belki de bu kitabı okudunuz ama
bunları hissetmediniz.Olabilir.Çünkü kitaplar da insanlar gibi herkese başka
yüzünü gösterir.
Mücella’ yı okurken kendi hayatı
geçiyor insanın gözünün önünden.Daha dün sokaklarda oyun oynuyordum ben,zaman
nasıl da hızlı geçmiş deyiveriyorsunuz. Sanki yazar bir hayatı değil de zamanı
anlatmak istemiş gibi.Bir bakıyorsunuz Mücella saçlarına aklar düşmüş bir kadın
oluvermiş.Yazarımız burada Mücella’ nın önce saçlarını boyamaya başlama sonra da
bundan vazgeçme sürecini o kadar elle tutulur, gözle görülür bir şekilde
anlatmış ki,Mücella’ yı şöyle bir omuzlarından sarsıp,vazgeçme hayattan
Mücella,demek istiyorsunuz.
Mücella annesi öldükten sonra ise
evdeki eşyaların yerini değiştirmek istiyor.Annesi kendi kurallarına sıkı
sıkıya bağlı bir kadın olduğu için hiçbir eşyanın yerinin değişmesine izin
vermemiştir hayattayken.
Mücella halıların yerini
değiştirir. Koltuk ve vitrinin yerini değiştirir ve şöyle bir uzaktan bakar
odaya. Beğenmeyip her şeyi eski haline getirir sonra.Annesinin kuralları meğer
Mücella’nın kuralları olmuştur fark etmeden. Mücella’ nın annesinin gölgesinden
çıkıp bir birey olmadığının en iyi kanıtıdır bu durum.
Neyyire Hanım Mücella’ yı bahçe
duvarının dışına çıkmaması konusunda da o kadar uyarır ki,bir müddet sonra
Mücella o duvarı(ki duvarın bir kısmı yıkıktır ve sadece karayemiş fidanının
yapraklarıyla kaplıdır.) geçip sokağa çıkabileceğini düşünmez bile.Duvarın
arkasında ise hayat vardır.Mücella hayatın içine giremez.Hayatı bir halının
üstünde son bulana kadar da sessiz bir izleyicisi olmaya devam eder.
Peki başka türlü bir hayatı
olabilir miydi Mücella’ nın?Annesi başka türlü yetiştirmiş olsaydı mesela.Kendi
kararlarını kendi veren,hayatın zevklerinden yararlanmayı bir günah gibi
görmeyen biri olarak yetiştirseydi.O bahçe duvarını kendi elleriyle açsaydı
Mücella’ya.Geç kızım deseydi.Karış hayata.Bak,hayat sen onu izlesen de yaşasan
da geçiyor.
Olabilirdi bence.Hala
olabilir. Mücella’ nın değil ama bizim başka türlü bir hayatımız olabilir.Ah,şu
duvarları bir kaldırabilsek!O duvarlar ki kimi anne-babamızın ördüğü,kimi
arkadaşlarımızın ördüğü,kimisi de örüldüğünü bile fark edemediğimiz ruhumuzdaki
duvarları.Onları bir yıkabilsek. Gerçek hayatın içine girebileceğiz belki
de.Yaşadığımızı düşündüğümüz hayatın sessiz bir seyirciyiz de haberimiz yoktur
kim bilir.Belki de o duvarların arkasında saklı bir cennet vardır başka
yerlerde aradığımız.
Kitabın içeriğiyle ilgili
hislerim bunlar.Yazdıklarımı tekrar okuduğumda kitabın hakkını veremediğimi,
yazmam gereken çok daha fazla şey olduğunu fark ettim.Hepsini yazamasam da şunu
kesinlikle söylemem gerekiyor.Sanırım yazarımızın en iyi yaptığı şeylerden biri
de romanın geri planında ülkenin durumunu (2.dünya savaşı yıllarının siyasi
çalkantıları ve halkın yaşadığı sıkıntılar da dahil olmak üzere) kendi siyasi
düşüncelerini empoze etmeye çalışmadan ustalıkla anlatmasıdır.Bir de kitabın
kapak tasarımı var.Öyle ki bu kitap için başka bir kapak hayal edemiyorum.Kapak
tasarımını yapan Ravza KIZILTUĞ’ u da tebrik etmek gerek.Diyorum ya Mücella her
şeyiyle eksiksiz bir kitap.Bu kitaptan eksik kalmayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder