17 Ekim 2017 Salı

Akşam Güneşi - Reşat Nuri GÜNTEKİN

Yaklaşık bir aydır başladığım hiçbir cümleyi tamamlayamadım. İlk sebebi bende kalsın ama ikinci sebebi Hasan Ali Toptaş’tı. Her şey Hasan Ali’nin “ en çok hangi yazarı seviyorsanız, yazdıklarınızı sadece o yazar okuyacakmış gibi yazın” önerisini okumamla başladı. O okuyacakmış gibi yazdığım hiçbir cümle içime sinmedi. Yazdım, sildim,yazdım, sildim… Bir kısır döngünün içinde kayboldum sanki. Ve anladım ki, yazdıklarım henüz onun okuyacağı seviyeye erişememiş, ya yazmayı bırakmalıydım ya da bir gün onun beğeneceği bir cümle yazana kadar çalışmalıydım. Ve pes etmemeye karar verdim. Şimdi yazdığım her cümle beni ona götüren bir basamak. Ne kadar çıkabilirim, nerede dururum, nerede düşerim bilmiyorum ama devam etmeliyim. Devam etmeliyim çünkü yazmazsam eksik kalıyorum. Yapmam gereken önemli bir işim var ama bir türlü hatırlayamıyorum duygusu peşimi bırakmıyor.

            Bu ruh halindeyken yeni bir kitap okuyup yorumlamak da istemedim, kendi duygularımla yazarın vermek istediği duyguları birbirine karıştırmaktan korktum. Çünkü her kitabın bir okunma yaşı olduğu gibi, her kitabın bir okunma ruh hali de var. Karamsar bir ruh hali kitabı sıkıcı bulmanıza neden olabilir.Bu yüzden daha önce okuduğum bir kitabı tanıtmak istedim.Ve Reşat Nuri’nin en beğendiğim ikinci kitabında karar kıldım. Birinci sırada Çalıkuşu var tabi ki.

            Akşam Güneşi’nde, kırılgan, naif,arzulardan uzak,saf bir aşkın öyküsü işlenmiş. Ele avuca sığmaz bir asker olan Nazmi, henüz en deli çağlarında yakalandığı bir hastalık yüzünden bir nevi inzivaya çekilir ve derin bir hürmet duyduğu kuzeni Şükran’la evlenerek (M…S) adasında sessiz sakin bir hayat yaşamaya başlar.Tabi bu hayata geçiş süreci de sancılı olur. Ruhu, at üstünde bütün dünyayı dolaşacak,savaştan savaşa koşacak enerjiyle doluyken, malulen emekliye ayrılacak kadar hasta bir bedene hapsolmak Nazmi için kolay olmaz ama insanoğlu nelere alışmıyor ki o da alışır bu sakin yaşama. Hep planlarımız dışında bize sürprizler hazırlayan hayat, Nazmi’yi de bir misafirle alt üst eder. Kitabı okumak isteyenlerin hevesini kaçırmamak adına bu misafirin kim olduğunu söylemeyeceğim.Ama ortalığa dökülmemiş, dile getirilmemiş, kalplerde karşılıklı bir sır olarak kalmış, öyle tabii,sevdiğinin yüzüne bakmak saadetinin kafi geldiği, en güzel haliyle sunulan bir aşkın, usta bir kalemin elinden yüreğinize kazınacağını söylemeden geçemeyeceğim.

            Kitapla ilgili fazla detay vermeyeceğim ama okunması gereken kitaplar listenize gözünüz kapalı ekleyebilirsiniz. Yalnız kitabı satın alacaklara ufak bir tavsiyem var. Satın alacağınız kitabın yayınevine ve sadeleştirilip sadeleştirilmediğine dikkat edin.

            Okuduğum bir kitabı çok beğenirsem muhakkak kütüphanemde bulunmasını isterim. O yüzden halk kütüphanesinden ya da arkadaşlarımdan aldığım kitapların çoğunu sonradan satın almışımdır. Akşam Güneşi’ni de geçen sene birkaç kitapla birlikte sipariş etmiştim. Maalesef hiç dikkat etmeden “Gençler İçin Türk Klasikleri Dizisi” adı altında yayımlanan Akşam Güneşi’ni satın almışım. Kitaplar elime ulaştığında yaşadığım hayal kırıklığını tasavvur edemesiniz. Reşat Nuri’nin 338 sayfa emek verdiği kitabı, gençler okusun mantığıyla 116 sayfaya indirgenmiş. Tam 222 sayfa sadeleştirilmiş!

            Önyargılı olmamak adına bu 116 sayfayı da okudum ve yapılanın bir sadeleştirme değil katliam olduğunu gördüm. Kitabın ruhunu yok etmişler maalesef. Bir Reşat Nuri kitabını anlamayan (ki kitabın arkasında bir sözlük yer almasına rağmen), gençler varsa, çözüm kitabı sadeleştirmek değil, o gençleri kitabı anlayacak seviyeye getirebilmek olmalı. Türk klasikleri sevdirilmek isteniyorsa da bu sadeleştirme işinden bir an evvel vazgeçilmeli. Reşat Nuri’nin kitaplarını seven ve anlayan gençlerimizin çoğalması dileğiyle iyi okumalar diliyorum sizlere.Ha bir de sizin aşklarınız  akşam güneşi kadar kısa sürmesin. Aşklar hep gün doğumları gibi uzun ömürlü olsun.


            Kitapla ilgili şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Akşam Güneşi’ni bitirince dedim ki, bu aşkın sonu nasıl olmalıydı? Bu aşk nasıl devam ederse etsin, nasıl biterse bitsin, hüznünden bir şey kaybedecek miydi acaba? Bazı aşklar nasıl yaşanırsa yaşansın hep buruk, hep iç acıtan bir yanı var. Reşat Nuri ise en saf haliyle bitmesini istemiş. Belki de bu yüzden sonuna bu kadar üzüldüm. Saflığa duyulan özlem beni hassaslaştırdı belki de kimbilir…