16 Mayıs 2020 Cumartesi

Ficciones Hayaller ve Hikâyeler - Jorge Luis Borges


Borges uzun zamandır kitaplığımda bekliyordu. Kitaplığımda bekleyen diğer kitaplardan farkı ise, sıranın bir türlü ona gelmemesi değil benim bir türlü Borges okuyacak seviyeye gelemememdi. Sonra anladım ki “ ben oldum artık” cümlesini hiç kuramayacağım. Ve gözümü karartıp başladım okumaya.  Gerekirse bitirince baştan bir kez daha okurum dedim. Bazı hikâyeleri iki kez okuduğum da oldu zaten. Öncelikle siz de benim gibi Borges okumaya niyetli ama tedirginseniz kesinlikle bu kitaptan başlamalısınız. 

Kitapta Borges’in hayatını, eserlerini ve dönemin önemli olaylarını gösteren bir kronoloji var. Borges’i tanımak için oldukça ideal. The Times gazetesinde edebiyat eleştirileri yazan James Woodall’ın önsözü de Borges’i anlamamız için yardımcı oluyor. Ayrıca Tomris Uyar ve Fatih Özgüven’in çevirmenliğini de tebrik etmek lazım. Yabancı bir yazar okuyorsam en çok dikkat ettiğim şey çevirmendir. Çünkü kötü bir çevirmen muhteşem bir kitaptan soğumamıza neden olabilir.

Gelelim kitabımıza;

Kitapta on altı hikâye var. Tabii bunlara sadece hikâye demek biraz eksik kalır. İçinde birçok alt-türü barındıran yazılar diyebiliriz belki. Kimi bir makalenin içine saklanmış bir hikâye, kimi araştırma, kimi tarihi yorumlar içeren yazılar.  Büyülü gerçekçilikle bezediği hikayelerinin hepsini yazmayacağım ama içlerinde beni en çok etkileyenlere kısaca değineceğim.

TLÖN, UQBAR, ORBİS TERTIUS

Kitaptaki bu ilk hikâye, Anglo-Amerikan Ansiklopedisinin XLVI. cildinde (Bioy’un bir açık arttırmada satın aldığı) geçen Uqbar adlı bir yerden bahsediyor. Bu yerin peşine düşen anlatıcı ansiklopedinin aynı cildinin diğer basımlarında böyle bir yerin olmadığını fark eder. Sonra güney demiryolları mühendislerinden Herbert Ashe’nin bıraktığı İngilizce yazılmış 1001 sayfalık bir kitapta –sanırım burada 1001 gece masallarına bir gönderme var- Uqbar’ın tarihi, coğrafyası hatta madenlerine kadar birçok bilginin anlatıldığını görür. Kitabın arka kapağında şunlar yazılıdır. Birinci Tlön Ansiklopedisi. Cilt XI. Hlaer-Jangry.

Buradaki Tlön, tüm zamanların çoktan sona erdiği, dilin çok farklı bir olguya dönüştüğü bir dünya.

Tlön’deki okulların biri, evrenin ikinci dereceden bir Tanrı’nın, bir cinle haberleşmek üzere hazırladığı kutsal bir metin olduğu söyler.

Başka bir okul ( buradaki okullar da bildiğimiz okuldan ziyade felsefik bir akım), evrendeki sadece 300 gecede bir olanların gerçek olduğunu savunur, dünyada uyurken başka bir yerde uyanık olduğumuzu, bir insanın aslında iki insan olduğunu söyler.

Tlön’de edebiyat da algılarımızın ötesinde. Bütün kitapların zaman dışı ve anonim bir yazar tarafından yazıldığı saptanmış. O yüzden Tlön’deki hiçbir kitapta yazar imzası yok. Felsefik kitaplar ise hem tezi hem de antitezi barındırmak zorundalar yoksa eksik sayılıyorlar.

Tlön'de isimler yok. Mesela "ay" kelimesi yerine "karanlık üzerindeki yuvarlak uçucu ışık" ya da " göğün solgun-turuncusu" gibi sözcük grupları kullanıyorlar. 

Tlön’deki yaşam çok ilginç. Mesela kaybolan nesnelerin yerine ortaya çıkan yeni nesneler var. Bunlara “Hrönir” deniyor. Gerçek olsaydı çok işe yarardı eminim. J

Tlön’de eşyalar unutulduklarında ayrıntıları kayboluyor. Bir dilenci tarafından aşındırıldığı sürece var olmayı sürdüren, dilenci öldüğünde yok olan kapı eşiği var mesela. En çok da bu durum hoşuma gitti. Ve çok anlamlı geldi. Birini düşlemeyi bıraktığımızda, zihnimizden yüz hatlarının yavaş yavaş silinmesi gibi. Kim bilir belki de Borges bunu anlatmaya çalışmıştır.

Hikayenin son paragrafında Borges der ki;

…önümüzdeki yüzyıl içerisinde biri, yüz ciltlik İkinci Tlön Ansiklopedisi’ni bulup çıkaracak. İngilizler, Fransızlar ve İspanyolcuklar yeryüzünden silinecek. Dünya Tlön olacak.

Ne dersiniz, Dünya Tlön olur mu?

GİZLİ MUCİZE

Bu hikayenin bitiş şekli beni çok etkiledi. Kurşuna dizilerek öldürülecek olan Hladik, Tanrı’dan elindeki işi (yazdığı bir piyes) bitirmek için bir yıl diler. Ve Tanrı bir mucize yaratır. Hladik’in zihninde ateş emriyle infaz arasında tam bir yıl geçer. O bir yılda sadece zihnini kullanarak yazdığı oyunu bitirir. Oyunun bitmesiyle birlikte infaz gerçekleşir.

BELLEK FUNES

Trt arşivini izler misiniz? Biz evde bazen bundan 30-40 yıl öncesinin sokak röportajlarını, ilginç konuları olan programları izleriz. Yine böyle bir programda denk gelmiştim, hiç saate bakmadan, günün her anında saati dakikası dakikasına bilen bir çocuğa. Borges de  "zamanı her an saat gibi doğru bilmek çeşidinden tuhaflıkları varmış" der, Funes için. Trt'de izlediğim çocuğa ne oldu bilmiyorum ama Borges'in Bellek Funes'ini maalesef kötü bir kader bekliyor.

Kitaptaki Yolları Çatallanan Bahçe, Babil Piyangosu, Babil Kitaplığı, Kılıç İzi  de diğerlerine nazaran ön plana çıkan hikâyeler oldu benim için.

Normalde her şartta, gürültülü ortamlarda bile kitap okuyan ben, bu kitabı sadece etrafta tam bir sessizlik hâkimse okuyabildim. Okurken birçok yerde not aldım. Bazı yerlerde Borges’in tuzağına düşüp, onun hayalinde yarattığı yazarları bile araştırdım. J

Kitabın tam olarak hakkını verebildim mi bilemiyorum. Sanırım birkaç sene içinde tekrar okuyacağım. Belki o zaman daha farklı bir kitapla buluşurum. Ne olursa olsun, Borges okumak çok zevkliydi. Tabii ki tavsiye ederim.

 

 


10 yorum:

  1. Borges, edebiyat dünyasında kendine has bir yeri var ve kendinden sonrakileri etkileyen önemli bir yazar. Her okur ondan hoşlanmayabilir, ama eserlerin edebi değerlerini dikkate alıyorsanız, veya Edgar Allan Poe gibi, Kafka gibi isimleri en azından tat alarak okuyorsanız Borges'i de zevkle okuyabilirsiniz. Bu kitap onun tarzı hakkında size büyük bir pencere açıyor ama Borges'in kendine has hayali dünyalar kurguladığını veya hikayelerindeki yarı gerçekliğe rağmen kullandığı hatıra ve deneme üslubunu bilmeyenler hazırlıksız yakalanacağı için esere adapte olamayabilirler. Bu yüzden bekletmenizin sebebini anlıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Borges'i ilk olarak Hasan Ali Toptaş'tan duymuştum. Toptaş Borges'in Yolları Çatallanan Bahçe öyküsünü en sevdiği öyküler arasında saymıştı. Toptaş bir yazara iyi diyorsa, sıradan bir yazar olmayacağını biliyordum. İyi ki okumuşum. Alçaklığın Evresel Tarihi kitabını da okuyacağım.
      Bu arada tekrar aramıza dönmene çok sevindim. :)

      Sil
    2. Teşekkür ederim. Ben hep aranızdayım sadece blogla değil :)

      Sil
  2. Benim okuma sürecim de uzun sürdü. Bir hikayeyi ortasında bıraktıysam ertesi gün baştan başlamak zorunda kaldım. Ama kitabın ortalarına geldiğimde, Borges'i az çok anlamaya başladığımı hissettim. Tüm hikayelerini eşit derecede sevdiğimi söyleyemem. Ama bazılarında yazarın hayal gücüne imrendim açıkçası. Kesinlikle bir daha dene. Mutlaka seveceğin bir hikaye çıkacaktır içinde.

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  4. Merhaba, yeni kitap için yayınevi sorunuza buradan cevap yazayım dedim. :) Yayınevleri, üstelik bir de kurgulanmış bir köyde geçen bir üçleme basmak riskli olduğu için kitapları üzülerek reddediyorlar, beğendikleri halde. Nasıl olacak bilmiyorum..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizim yeni kurduğumuz bir yayınevimiz var. Mail adresimi yazıyorum. İsterseniz görüşelim. ayseguldemir8181@hotmail.com
      Yayınevimiz Beyaz Fil Yayınları.

      Sil
    2. Biraz geç gördüm. :) Yeni yayıneviniz hayırlı olsun, ileride karşılaşmak ümidiyle...

      Sil
  5. "Birini düşlemeyi bıraktığımızda, zihnimizden yüz hatlarının yavaş yavaş silinmesi gibi". Ne kadar yerinde bir tespit. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler. Hayatımda iz bırakanları düşlemeyi hiç bırakmıyorum bu yüzden.

      Sil