31 Ocak 2019 Perşembe

Su- Toprak- Hava- Buket Uzuner

        Buket Uzuner'in 2012 yılında başladığı Tabiat Dörtlemesinin ilk kitabı Su’ydu. 2015 yılında Toprak, 2018’de ise Hava kitabı çıktı. 4.kitap olan Ateş’i yazmak için hazırlıklara başlayan Uzuner bu kez Mardin’den seslenecek bize.

       Gazeteci Defne Kaman'ın kaybolmasıyla başlayan Su kitabında, Defne Kaman'ı , anneannesi Umay Bayülgen’i , dünyanın en güzel esmeri Tasvir’e imkansız bir aşkla bağlanan Komiser Ümit’i, dükkanından neredeyse hiç çıkmayan Sahaf Semahat’i tanıyoruz. Üç kitapta da Defne’nin annesi ve kız kardeşi var ama hep arka plandalar. Çünkü Defne, annesi tarafından kabullenilememiş, annesinin kafasında oluşturduğu evlat kavramından oldukça uzak, aykırı, uyumsuz bir kız.Diğer iki kitapta olduğu gibi Su kitabının da özünü Şamanizm oluşturuyor.

       Türklerin İslamiyeti kabul etmeden önceki inanç sistemi olduğu söylenen, farklı coğrafyalarda , farklı şekillerde ortaya çıkan Şamanizm konusunda aslında ortak bir fikir birliğine varılmamıştır. Bir kesim, şamanlığın büyücülük olduğunu, Türklerin inanç sistemiyle hiç alakası olmadığını söylemektedir. Lakin ben Uzuner’in anlattığı şamanlığı oldukça sevdim. Bir kere kadın egemen bir inanç sistemi. :)Kam olabilmek için kadın olmak gerekiyor ve bir erkek kam olmak isterse kadın giysileriyle tören yapıyor. Tabi bunlar kitaptaki şamanlığın kuralları.

       İşte Defne’nin anneannesi de bir “kam”dır.70’ine yaklaştığı halde dinç, beyaz saçları iki yandan örgülü, püsküllü kıyafetleriyle bizim 70'lik nine anlayışımızın çok ötesinde, özü sözü bir, eli hikmetli, dili kıymetli, her an bir mucize yaratabilecek kapasitede bir eczacıdır Umay nine.Doğumunda, yaz sıcağında evlerinin bahçesindeki defne ağacına yıldırım düşmesiyle başlayan olayların hepsi, Defne’nin Umay Nineden sonra kam olacağını gösterir. Ve Umay Bayülgen, torununu özel olarak yetiştirir.

       Bir gazeteci olarak kadın cinayetleri, HES’ler, çocuk gelinler, sendikasız işçiler, Türkiye’de türleri tehlikede olan canlıların korunması üzerine yazılar yazan Defne, bir yaz günü bindiği Barış Manço vapurundan bir daha inmez. Denizin ortasında adeta yok olmuştur.

       Başı dertte olan Defne, kurtulabilmek için Komiser Ümit’e fantastik bir yolla-burada gerçeklik kavramından uzaklaşıyoruz artık- şifreler gönderir. Komiser Ümit ve Hava kitabında kendisiyle ilgili detaylı bilgi edineceğimiz Sahaf Semahat bu şifrelerin Kutadgu Bilig’den dizeler olduğunu anlarlar. (Böylece Yusuf Has Hacip’in yazdığı eser sadece sınavlarda çıkan birer soru olmaktan kurtulur bence. Çünkü eminim bu kitabı her okuyan ya bu eserde neler de varmış diye bir araştırma içine girecektir.)

       Tüm bu olayların arasına Türkiye’deki sorunları serpiştirmeyi de unutmamış Uzuner. Alevi-sünni çatışmasını, kadının toplumdaki değerini, küresel ısınmanın bizi nasıl etkilediğini, kaynaklarımıza sahip çıkmazsak neler olacağını da satır aralarına eklemiş.Hem gerçekçi hem fantastik özellikler taşıyan Su kitabı, Defne’nin bulunmasıyla sona eriyor ama kitabın sonunda Toprak kitabının nerede geçeceğinin işaretini de veriyor yazar.

Toprak kitabına gelince bu kez olaylar Çorum’da geçiyor. Defne’nin yine kaybolmasıyla başlayan kitapta, 1.kitaptan farklı olarak, Rehber Kemal ve oğlu Karaca, vali, emniyet müdürü, Defne’nin babası Akın Kaman,Profesör Güneş Aytan da katılıyor kadroya.
Rehber Kemal ve oğlu Karaca’nın olduğu bölümlerde , Kemal’in geçmişini, hayata bakışını,baba-oğul çatışmasını izliyoruz.
Defne Çorum’da yıllar önce kendisini bırakıp giden babasıyla yüzleşiyor ve hayatının en büyük sınavını veriyor.Bir yandan üzülen Defne, öbür yandan yıllar sonra içindeki periyi uyandıran bir adama rastladığı için mutluluktan uçuyor.
Su ile Toprak kitabını karşılaştıracak olursak; Toprak kitabı daha didaktik bir kitap olmuş. Neyse ki yazarın anlatıcılıktaki başarısı bu didaktikliğin kitabı olumsuz etkilemesine izin vermemiş. Ama kitap öğreticilikte tavan yapmış durumda. Neler öğretmiyor ki kitap bize:Virginia Woolf’den Sylvia Plath'a , slow food hareketinden,Erlik Han’a, Çorum Müzesi’nin özelliklerinden, dark.webe kadar birçok konuda bilgilendiriyor bizi karakterler. Sadece öğretmiyor Uzuner aynı zamanda,yıllardır inandığımız şeyleri de sorgulatıyor.
Türklerin neden Arap alfabesini terk ettiğinden ziyade, niçin kendi alfabelerini bırakıp da Arap alfabesine geçmek durumunda kaldıklarına, Gutenberg ile Müteferrika arasındaki 289 yılda neleri kaçırmış olabileceğimize dikkat çekiyor.

Gelelim Hava kitabına; diğer iki kitaptan farklı olarak Defne kitabın başında kaybolmuyor. Bu kez hakkında açılan nükleer santraller ve iklim değişikliği davası için Kayser’ye gidiyor Defne ve ailesi.
Kitabın başında Defne’nin gördüğü rüyada yer alan, Jan Dark, Sokrates, Pir Sultan Abdal, Galilei’nin ortak noktası, hepsinin kendilerine dayatılan şeylere baş kaldırmalarıdır. Tabi Galilei idamdan kurtulmak için inkar etmiş ama kendi dilinde yine de dönüyor diyerek, aslında fikirlerinden vazgeçmediğini göstermiştir. İşte Hava kitabı da, kendi fikirlerinden ne olursa olsun vazgeçmeme üzerine kurulmuş. Olaylar Kayseri’de geçince, adı sonradan değiştirilerek Selçuklu Uygarlığı Müzesi olan Gevher Nesibe Şifahanesi ve Anadolu’ daki İlk Tıp Okulu’ nu da tanımış oluyoruz.

Su kitabında esas kahramanları, Toprak’ta Kemal ve Karaca’yı tanımıştık. Hava kitabında ise sahaf Semahat’in geçmişi ortaya çıkıyor. Semahat’in geçmişinde ülkemizdeki en büyük sorunlardan biri olan bir aile dramı yatıyor. Su kitabında asıl adı Sema diye geçen Semahat’in , Hava kitabında gerçek adının Bahar diye anılmasını ben hoş gördüm. Bilmem siz bu hataya takılır mısınız? Ayrıca yine Hava kitabında ufak bir mantık hatası da yakaladım ama ben söylemeyeyim siz bulun onu.

       Neyse lafı daha fazla uzatmayayım. Tüm kitapları bir araya getirince anlıyoruz ki;
-İklim değişikliği Dünya’nın ve tabi Türkiye’nin ivedilikle incelemesi ve artık geçerli önlemler alması gereken bir durumdur.
-Türkiye’de aile içi tacizler zannetiğimizden daha çok can yakmaktadır.
-Enerji, buharlı makinelerin icadından sonra devletler için en büyük güç meselesi haline gelmiştir. Yani enerjiye sahip olan iktidara da sahip olur.
- Üç kitapta da bir hayvan kılığına giren yani “don değiştiren” Defne, her can değerlidir sözünü kalbimize kazımaya çalışıyor.

Hava kitabının en sevdiğim kısmıyla da yazıma bir son vereyim artık.

Bak evladım, söylediğin gibi soyunda güzel insanlar olduğu besbelli, ama önemli olan soyumuz kadar kim olduğumuz yani nasıl bir insan olduğumuzdur. Sonuçta bu dünyadan geçip giderken geride sadece şu kalır: Toprağa bir ağaç mı diktin, yoksa oradan ağaç mı söktün? Hak mı yedin, hak mı dağıttın? Gönül mü kurdun, gönüller mi yıktın? Hayat bu kadar sade ve basittir oğlum.”


3 yorum:

  1. Buket Uzuner'i Kumral Ada Mavi Tuna kitabı ile tanımıştım ve çok sevmiştim. Sonraki kitapları hep bu kitabın gölgesinde kalacak sanmıştım. Ama Su kitabı sandığım kadar sönük kalmadı. Özellikle üzerinde durduğu konu skalasının genişliğiyle beni etkilemişti. Bir de "gerçek bilgelik deliliktir ve kendini bilge sanmakta gerçek deliliktir" sözünden çok etkilenmiştim.

    YanıtlaSil
  2. Ben de en çok Kumral Ada Mavi Tuna'yı severim.O kitabın yeri ayrıdır benim için.Ama bu tabiat dörtlemesi de ciddi araştırmalarla, emekle ortaya çıkarılmış bir eser, hakkını yememek gerek haklısınız.

    YanıtlaSil
  3. Lise yıllarımda Buket Uzuner'in Gelibolu adlı kitabını okumuştum, çok beğenmiştim. Uzun bi aradan sonra bu seriye başladım ama çok büyük hayal kırıklığına uğradım. Kitabı okumadan önce YouTube tan daha önceden katıldığı bir tv programını izledim, kitabın tanıtımı ile ilgili. Aşırı derecede ilgi uyandırdı bende. Mitolojik konuların harmanlandığı bi kitaptı anlatılan. Hemen tüm serinin siparişini verdim. Ancak kurguyu hiç beğenmedim. Her şey çok eğreti, konular kopuk, macera konulu olmasına rağmen hiç heyecan uyandırmayan bi kitap. Açıkçası okuduğum dönemin karantina sürecine denk gelmesi ve kitapları yarım bırakmama takıntımdan dolayı okudum. Üzülerek söylüyorum, tavsiye etmiyorum :(

    YanıtlaSil