Bizi kötülük yapmaktan alıkoyan şey nedir? Ya da her insanı
kötülük yapmaya itecek bir neden var mıdır acaba? Belki de içimizde bir eşik
var ve biz o eşiği geçtiğimiz anda kötülük yapmaya başlıyoruz. Vicdanımız,
ahlaki değerlerimiz, inançlarımız belki de toplumun etkisi bizi o eşiğin
önünde durduruyor. Peki ya bir gün tüm değerlerimizi alt üst edecek bir olay
yaşarsak. Basit, sıradan ama bize eşik atlatacak bir olay…
Olağanüstü Bir Gece’de bu eşiği geçen bir adamın hikayesi
var. Adını bilmediğimiz* ama nefes alışverişini bile hissettiğimiz seçkin
burjuva kahramanımız, gelecek kaygısı olmadan, rahat bir yaşam sürdürmektedir.
Yaşadığı sıradan, heyecansız hayat yüzünden tüm duygularını yitirdiğini
düşünür. Hayattan bir beklentisi de yoktur çünkü hayat ona her şeyi sunmuştur
zaten.
Kendimi kahramanımızın yerine koyunca ( ki Zweig’in anlatım
tarzında aksi mümkün değil, okurken olayın kahramanına dönüşüyor insan) içimi
bir hüzün kapladı. Onun başına gelen belki de en kötüsü dedim. Amaçsız,
beklentisiz, yürekten sevinmeden, kahrolmayı bilmeden, sahte sevinçler,
yüzeysel üzüntülerle geçen bir ömür. Ölümle eşdeğer.
Bu cansızlığını fark eden adamın ( ona ne mutlu ki fark
ediyor, belki de çoğumuz öyle alışmışız ki oynadığımız hayat oyununa, ruhumuz
ölü ama haberimiz yok) tesadüfi olarak gittiği at yarışında yaşadığı küçük bir olay, ruhundaki taşları yerinden oynatır. Bu olayla içindeki o eşiği atlar.
Tüm ahlaki değerlerini bir yana iterek suç işler. Üstelik
bundan hiç pişmanlık duymaz. Aksine hayata döndüğünü, artık hissetmeye
başladığını düşünür. İşlediği suç onu daha da derine sürükler ve kendi
değerlerine hiç uymayan, o dönemin en alt tabakası sayılan insanların
arasında geceye devam eder. Gecenin
sonunda ise tüm yaşadıkları, gözündeki bir perdeyi kaldırır adeta. Hayata
tamamen farklı bakmaya başlar. Daha doğrusu artık görmeye başlar. Kötülüğün
içindeki iyiliği, çirkinin içindeki güzeli…
Kahramanımızın bir gecede hepi topu 6-7 saatte yaşadıkları
onu bambaşka bir insan yapar. Yüzeye çıkabilmek için önce en derine batması
gerekmiştir. Artık çevresindeki insanları gerçekten önemsemeye ve anlamaya
başlar.
Zweig’in okuduğum
novellalarının ( romanla öykü arası anlatı tarzı) içinde en çok bu
kitabını beğendim. Kitabın kapak resminin puzzle olarak yaptığım bir resim olması
da ayrıca mutlu etti beni nedense. Böyle küçük bir şeyden mutlu olunca da tamam
dedim, ben gerçekten yaşıyorum. Ruhumun canlılığını yitirmeye hiç niyeti yok. ☺ Siz de şöyle bir içinize bakın bakalım ruhunuz yaşıyor mu?
Kitabın en can alıcı cümlesiyle bu yazıyı da noktalayıp, ne zamandır
çıkmasını beklediğim Kırlangıç Çığlığı’na başlayacağım.
“Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek
bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün
insanları anlar.”
Tüm insanları anlayabilmemiz dileğiyle, iyi okumalar.
*Hikayenin içinde kahramanın ismi kullanılmadığı için adını
bilmiyoruz dedim ama kitabın başında Zweig,
1914 yılında Rava- Ruska’da bir Avusturya hafif süvari alayıyla
katıldığı çarpışmada şehit düşen Baron Fredrich M.Von R.nin yazı masasında
bulunan ve bunları hikayeleştirmesi için
kendisine yollanan notlardan yararlandığını açıklamaktadır.
Merhabalar,
YanıtlaSilAvusturyalı roman, tiyatro, biyografi yazarı Stefan Zweig’i ilk olarak ”Satranç” kitabıyla tanımıştım. ‘’Olağanüstü Bir Gece’’ adlı romanını da dün itibariyle bitirdim. ”Olağanüstü Bir Gece”, seçkin bir burjuva olarak rahat ve tasasız varoluşunu sürdürürken giderek duyarsızlaşan bir adamın hayatındaki dönüştürücü deneyimini anlatmaktadır. Romanda beni en çok etkileyen cümle şu iki cümle olmuştu:
-Kendisini bulmuş olan insan dünyada hiçbir şeyi kaybetmeyecektir. Kendi içindeki insanı kavramış olan insan ise bütün insanlığı anlayacaktır.
-Ne var ki bu satırları zaten sadece kendim için yazacaktım ve kendime bile tam açıklayamadığım bir şeyleri başkaları için anlaşılır kılmak gibi bir niyetim hiç yoktu.
‘’Olağanüstü Bir Gece’’ adlı romandan altını çizdiğim, en sevdiğim yirmi alıntıyı okumanız için sizinle de paylaşmak isterim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/olaganustu-bir-gece-romanindan-muhtesem-20-alinti/
Umuyorum ilgiyle okursunuz,
edebiyatla ve sağlıkla kalın.