21 Ocak 2017 Cumartesi

Kanadı Kırık Kuşlar - Ayşe KULIN

Ayşe Kulin’i Gizli Anlar’ ın Yolcusu kitabını yazana kadar çok beğenerek okuyordum.Özellikle Veda-Umut-Hayat üçlemesi(Hüzün kitabıyla dörtleme de diyebiliriz)çok güzel bir tat bırakmıştı belleğimde.

           Gizli Anlar’ ın Yolcusu’ nda ise, ülkemizde tabu sayılan eş cinsel aşkı anlatışını hem cesurca bulmuş hem de dilini beğenmiştim.Ama ne olduysa bu kitaptan sonra oldu benim için.Gizli Anların Yolcusu kitabındaki konuyu ve karakterleri kullanarak üç kitap daha çıkardı Ayşe Kulin. Daha Bora’ nın Kitabı’ nda* tekrara düşen yazar, arkasından Dönüş** ve Handan*** kitaplarını da yayınladı.Handan kitabında artık pes ettim ve okumayacağım dedim.Zira yazar, Gizli Anların Yolcusu kitabının etinden sütünden yararlanıyormuş gibi geldi bana.Çok satma arzusuna yenik düştüğünü hissettim.Bu hissi Elif Şafak Aşk kitabını yayınladıktan sonra da hissetmiştim.Elif Şafak da Aşk kitabından önce derinliğe önem verirken, Aşk’tan sonra kamuoyunun ilgisini çekecek ve okunması kolay kitaplar yazdı.Oysa Pinhan,Mahrem,Araf adeta birer kuyuydu.

 Kim bilir belki de Ayşe Kulin hakkında yanılıyorumdur.İlerleyen yaşı yüzünden daha çok söz söylemek istiyordur.Bu yüzden böyle arka arkaya kitaplar çıkarıyordur.Fakat nedeni ne olursa olsun aynı konu etrafında defalarca dolaşması beni cezbetmedi.

            İşte son zamanlarda neredeyse her yıl bir kitap çıkaran Ayşe Kulin 2015’i de boş geçmedi. Bu kez de kendi çizgisinin tamamen dışında distopik türde (bu roman türüne kısaca; baskıcı otoriter bir rejimin var olduğu toplumların anlatıldığı,gelecekte her şeyin kötüye gideceğini gösteren,kötümser bakış açısı denilebilir.)bir roman yazdı: Tutsak Güneş.

Niyet okuyuculuğu yapmak istemiyorum ama Ayşe Kulin Tutsak Güneş’ de kitabı yazmamış da ,ülke siyasetinin gidişatından galeyana gelip adeta kelimeleri kusmuş kağıda.İçini boşaltmış.Bu kızgınlıkla da ayrıntıları önemsememiş.

Ayşe Kulin hakkında son dönem düşüncelerim bunlarken yine de 2016 da çıkardığı Kanadı Kırık Kuşlar kitabına bir şans vermek istedim.

            Bu uzun girizgahtan sonra şimdi gelelim asıl kitabımıza:

            Kitap Hitler’ in zulmünden kaçıp Türkiye’ye yerleşen Schlimann ailesinin yaşadıklarıyla başlıyor. Beni etkileyen bir konuyla başladığı için kitabı hevesle elime aldım.Göç edenlerin ruhunu yansıtan,yurdundan kovulup yeni bir ülkede tutunmaya çalışan insanların iç çalkantılarıyla dolu bir kitap okuyacağımı düşünmüştüm.Oysa kitap 1930 lardan 2016 lara kadar Türkiye tarihinde kuşbakışı bir gezintiye çıkmak gibiydi.Cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze kadar yaşanan önemli olayları bir arada görmek isteyenler için ideal bir kitap.Ama olay örgüsü temalı kitaplar yerine insanı sorgulayan,tahlillerle insan ruhunun derinliklerine inen kitapları tercih edenlere göre değil.

Kitabın ilk yarısında Hitler ’in baskısından kaçan Yahudi bilim adamlarının Türkiye’ye yerleşmesi,üniversitelerde hocalık yapmaya başlamaları ve Schlimann ailesinin yaşadıklarına yer veriliyor.İkinci yarısında ise zaman o kadar hızlı akıyor ki olayları takip etmekte zorlanıyorsunuz, kitaba adapte olamıyorsunuz.

Bu ikinci yarıda Schlimann ailesinin kızı Suzi ( Suzan ) büyüyor,evleniyor ve bir kızı (Sude) oluyor.Sonra Sude büyüyor, evleniyor bir kızı (Esra) oluyor.Sonra Esra da büyüyor.

Bu arada Türkiye’de de sular durulmuyor. 6-7 Eylül olayları,1960 darbesi,1962 de biri başbakan olmak üzere asılan siyasiler,1971’de ODTÜ’nün kapatılması,1972’de üç genç fidanın asılması,1977’de Taksim Meydanı’nda yaşanan Kanlı Pazar,1978’de tırmanan terör,faili meçhul cinayetlerde yitirilen aydınlar ve 1980 darbesiyle ülke tarihimizin nasıl hızlı ve acımasızca akıp gittiğini gözler önüne seriyor yazar.Gezi Olayları ve 15 Temmuz’ u da es geçmeyen Ayşe Kulin ne kadar çalkantılı bir ülke olduğumuzu tekrar hatırlattı bana bu kitabıyla.

            Kitabı bitirdiğimde ülkemin tarihinde yaptığım bu baş döndürücü hızda yolculuktan yorulduğumu hissettim.Yine de her şeye rağmen,ülkemi bütün geçmişiyle seviyorum ben.(Güzel olanı,kolay olanı,temiz olanı herkes sevebilir.Oysa ister sevdiğiniz küçük bir fidan olsun,ister dev bir çınar,ister yanınızda  uyuyan bir baş, ister çok uzaklarda sizin için attığından emin olduğunuz bir kalp olsun,kötü yanlarını sevdiğiniz kadar büyük sevdanız.)Benim de çok kızdığım,küstüğüm(delice biliyorum ama bazen ülkeme küsüyorum,tıpkı kaprisli bir sevgili gibi)burada yaşanmaz dediğim anlar oluyor.Ama bu anlar kısa sürüyor.Kendimi sadece bu topraklardan beslenen bir ağaç gibi hissediyorum.Başka bir toprakta kurur giderim biliyorum.O yüzden benim için tek çıkar yol bulunduğum toprağı verimli hale getirmek.Belki de herkes bağlı olduğu toprağı verimli hale getirmeye çalışsa dünyada daha çok ağaç çiçek açar kim bilir.


Ezcümle 1933-2016 Türkiye tarihinde gezintiye çıkmak isterseniz bu kitabı okuyun ama karamsarlığa kapılmayın.Unutmayın umut hep var.Olmak zorunda!


*Gizli Anların Yolcusu kitabındaki Bora karakterinin gözünden olayların anlatıldığı ve Bora'nın hayatından kesitlerin yer aldığı kitap.
**Gizli Anların Yolcusu' ndaki İlhami 'nin kızı Derya'nın ülkeye dönüp gerçeklerle yüzleşmesinin anlatıldığı kitap.
***Gizli Anların Yolcusu kitabındaki Handan karakterinin hayatının anlatıldığı kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder