11 Ekim 2025 Cumartesi

Mathilda- Mary Shelley

 

 Bir eseri yazarından bağımsız düşünmek ve değerlendirmek mümkün mü? Bu aralar bunu çok düşünür oldum. Çok beğenerek okuduğum bir yazar vardı. Öyle cümleler kuruyor, öyle dokunuyordu ki kitapları kalbime.İçimde öyle çiçekler açtırmış, seviyorum davulları çaldırmıştı ki… Ruhum yirmili yaşlara geri dönmüştü adeta. Sonra hakkında çıkan haberler yüzünden kitaplarını okuyamaz oldum. Doğru yapıp yapmadığımı hala sorgularım. Bir yazıyı onu yazandan tamamen koparmak mümkün mü?

Bu düşüncelerle dolup taşmışken Mathilda’yı okumaya başladım. Mary Shelley’i Frankenstein ile tanıyoruz ama Mathilda’yı bilmiyordum. Kitap başta tasvirleriyle beni içine aldı sonra da konusuyla kapı dışarı attı kelimenin tam anlamıyla. Ne okuyorum ben dedim önce. Kitapta vurgulanan konu asla kabul edemeyeceğim, okurken bile ben yanlış anlıyorum herhalde dediğim bir durumdu. Baktım bu böyle olmayacak, üstelik kitabı okuyup tahlil etmek zorundayım. Danışman hocamın verdiği bir haftacık süre de tükeniyor yazarın hayatına odaklanayım önce dedim.

Yazarın hayatı tamamen ölümlerle çevriliymiş meğer. Doğduktan 10 gün sonra annesini kaybetmiş. Evli sevgilisiyle kaçmış. İlk çocuğu erken doğmuş, kaybetmiş. Sevgilisinin karısı intihar etmiş. 1818’de kızı 1 yaşındayken ölmüş. 1819’da oğlunu sıtma yüzünden kaybetmiş. 1822’de eşi 29 yaşındayken tekne kazasında vefat etmiş.1824’te yakın arkadaşını kaybetmiş.

Tüm bu ölümlerden sonra yazarın ruh halinin nasıl olacağını ve yazılarına nasıl etki edeceğini düşündüm. Yazar kitabında bize tabu gelen bir meseleyi anlatmaktan ziyade başka bir şeyler anlatmak istiyor dedim ve kitabın kapısı aralandı.

Mathilda, tıpkı yazar gibi annesini doğumda kaybetmiş, dünyaya gelmesi onu dünyaya getirenin can vermesine sebep olmuş bir kızdır. 16 yıl boyunca babasından da ayrı bir yaşam sürer. 16.yaşında babası yaşadığı buhrandan kurtulup kızıyla yaşamaya başlar. Mathilda’nın hayatındaki en mutlu günler başlar ama kısa sürer. Babası kızına gösterdiği yoğun sevgiyi aynı hızla geri çeker. Bu geri çekişin sebebi babasının hayatına mal olur. Mathilda’nın hayatı da bir daha eskisi gibi olmaz. Ama aslında yazarın anlatmak istediği şey başkadır.

Yazar Mathilda’da bireyin varoluşsal yalnızlığını merkeze alır. Kendi varlığını anlamlandırmak için de ölüm fikrinin etrafında dolanıp durur. Karakter ölümü bir çözüm olarak görmez. Varoluşu sonra erdirip anlam arar. Eserde acıdan anlam üretme üzerinde yoğunlaşılmıştır. Acı insanı var kılan şey olarak belirtilir.

Ayrıca babası öldükten sonra doğaya sığınır. Doğa burada koruyucu bir alan olarak görünür. Tıpkı bir anne figürü gibi. Kitabın sonlarına doğru Mathilda kendisi gibi acı çeken bir arkadaş bulur ve arkadaşı onu tekrar hayata bağlamak için çabalar ama Mathilda’nın içindeki ölüm arzusunu dindiremez.

Sahi ölüm olmasaydı var olmanın bir anlamı olur muydu? Peki hiç hayata geçirmeyeceğimiz düşünceler bizi günahkar yapar mı? Mathilda’yı okursanız bunu niye sorduğumu da anlarsınız.