Yazardan okuduğum ilk kitap Körburun’du. Bu okuduğum ikinci kitabı. Bu kitabı köy yolunda arabada bitirmiştim. Yol, okuma hızımı arttırdı diye düşünmüştüm. Sonra blogda paylaşmak için tekrar göz gezdireyim dedim ama bir baktım kitabı tekrar bitirmişim. İkinci kez de zaman zaman kızarak, bazen üzülerek ama heyecanımı hiç yitirmeden okudum kitabı.
Kitabı bitirdiğimde ilk işim Google’a Harika Kara yazmak oldu. Yazar Harika’ya adeta bir ruh üflemiş. Gerçek bir insan olduğundan bir an olsun şüphe etmiyorsunuz. 1919 yılında başlayıp 1960’larda biten kitabın arka planında anlatılanlar da bu gerçekliği destekliyor. Benim en çok hoşuma giden şey de Türk Edebiyatı’nda çok sevdiğim isimleri görmek oldu. Zaten Nazım Hikmet, Halide Edip, Hececiler gibi isimleri görünce benim gönlümün yayları gevşiyor hemen.
Harika’nın hayatının etrafında geçen olayları Türkiye’nin bir panoraması olarak düşünebiliriz. Bir nevi dönem romanı okuyoruz aslında. Ama ben Harika’ya odaklanmayı tercih ettim. Özellikle annesiyle olan ilişkisine. Melek Hanım’a öyle kızdım öyle kızdım ki… Elindeki cevherin farkına varamamış daha da kötüsü belki de farkına vardığı için Harika’nın harika bir hayatı olmasının önünde bir set gibi durmuş. Kitaplarda da hayatta da genelde insanların davranışlarında bir sebep aramadan yargılamam. Belki benim göremediğim bir sebep vardır diye aklımın bir köşesinden geçiririm hep. Ama Melek Hanım’ın davranışlarının bir açıklaması yok. Üstelik bir kız annesi olarak onu bir kaşık suda boğmak istedim. Bir anne olarak belki de en önemli görevimiz çocuğumuzun yeteneklerini ortaya çıkarmak bence. Hele Harika gibi harika bir evladınız varsa. Belki de Melek Hanım Harika’nın yeteneklerinin kendisinde olmamasını bir türlü hazmedemedi. Bu yüzden de ona hayatı zehretmek için elinden geleni yaptı.
Harika’nın yolculuğunda Beyoğlu’nun pastaneleri,tiyatroları, sokakları eşlik ediyor bize. Ayrıca döneminin oldukça ilerisinde bir kadın olan Harika’nın bildiği diller, matematik zekası, yazdığı şiirlerle insanları etki altına alması, tiyatro yeteneği okurken hayret ettiriyor ama asla yok artık bu kadar da olmaz demiyorsunuz. Hatta yoğun duyguları yüzünden nesneleri nasıl etkilediğini okuduğunuzda bile gerçeklik algınızı yitirmiyorsunuz. Neden peki? Çünkü yazar bir karakter değil bir insan yaratmış.
Abarttığımı mı düşünüyorsunuz? O halde kitabı okuyun.
Açık söylemek gerekirse ben yazardan çok etkilendim. Şimdi de Kar Kuyusu kitabını okuyorum. Umarım yazar şu an boş durmuyor ve kitap yazıyordur. Ben yazdığı tüm kitapları bitirince yeni bir kitap yazmış olsun istiyorum.