19 Ağustos 2024 Pazartesi

Beni Gözünüzde Büyütmeyin- Gülse Birsel

 



Sema Soykan’ın iki kitabı arasına sıkıştırdığım kitap Gülse Birsel’in Beni Gözünüzde Büyütmeyin kitabı.O öyle dese de büyütüyorum valla. Öncelikle şunu söyleyeyim bu yorum asla objektif değildir. Taraflı yazılmıştır. Çünkü ben bir Gülse Birsel hayranıyım.O ne yazsa okurum, ne yapsa izlerim. Bu arada Aile Arasında 2’yi yazıyormuş iki gözümün çiçeği.

Gülse Birsel tutkum Avrupa Yakası ile başladı. Ondan önce G.A.G vardı ama orada henüz fanatikleşmemiştim. Avrupa Yakası’nı ise kaç defa izlediğimi hatırlamıyorum bile. Hala mutfakta yemek yaparken ya da gece canım çok sıkılmışsa açarım bir bölüm izlerim. Benim ikinci terapi yöntemimdir. Birincisi hala Çalıkuşu.

Gülse Birsel kitabında 2-3 saatlik bir stand-up gösterisi yapmış aslında. Öyle de güzel noktalara temas etmiş ki… Bazı yerlerde “aaa hakikaten ya gerçekten de öyle…” dedim durdum.Bizim gözümüzün önünde duran şeyleri göstermiş aslında. Kendi ailesinden,küçüklüğünden bahsetmiş, yaşadığı komik ve rezil anları da yazmış.

Boomer’lık, arabesk rap,pedagoji, içerik üretme,moda gibi birçok konuyu kendi tarzında yorumlamış.Çok da komik yazmış. Çünkü kadın komedyen.

Hep ağzım kulaklarımda okudum. Bir gevşeme bir sırıtma halleri… Vesselam çalışkan, komik, başarılı, fıstık gibi de kadın. Yazdıkları da bir çırpıda okunuyor.

Ha bir de dizi yazmış. Hem Aile Arasında 2’yi hem diziyi çok merak ettim. Sabırsızlıkla bekliyorum. Öyle gezip tozacağına çabuk bitirse bari. :)

Birkaç alıntı yapayım da içerikle ilgili de biraz fikriniz olsun. Zira yazarın yazdıklarından çok kendi hislerimi yazdım yine.

“Herhangi bir şey “gayet güzel”se bilin ki pek güzel değildir, “gayet iyi”yse çok iyi değildir. “Gayet”, “öldürmeyecek kadar” demektir.

Ben bu yıl Oscar alsam, hem oyunculuk hem senaryo yazarlığından bak,iki tane birden!Çıkıp konuşma yapsam,iki elimde birer heykel.Desem ki, “Öncelikle babama teşekkür ediyorum, her şey onun sayesinde,thank you dad, kanatlarımın altındanki rüzgar sensin.” Benimki der ki, “Niye orada öyle eğik durdun?! Niye sırtını kambur yaptın konuşurken? Heykelleri bıraksaydın önündeki masaya, şöyle dik durup öyle konuşma yapsaydın. İşte içimde kalan bir ukte daha!” Yemin ediyorum.


9 Ağustos 2024 Cuma

Kilit Taşı- Sema Soykan

 


 

Sema Soykan’dan okuduğum ikinci kitap ile geldim. Bir yandan da yazarın diğer kitabı Keşke’ye başladım. Art arda aynı yazarı pek okumam demiştim. Bu kez bir değişiklik olsun diye başladım ama araya yine farklı bir kitap sıkıştırdım. O da sürpriz olsun.

Kilit Taşı revize edilmiş bir roman. Benim okuduğum baskısında eklenen yerler var. Kurguya dokunulmadan bazı bilgiler eklenmiş anladığım kadarıyla. Özellikle de kadınların yüzyıllar boyu verdiği mücadele konusunda bilgiler yer almış. Ayrıca dünyadaki farklı toplumların kadına bakış açısı, kadının toplumda nasıl zorluklar yaşadığı anlatılmış. Birçoğu zaten bildiğim şeylerdi ama bazı toplumların yaptıkları, okurken bile ürpertti beni. Kaldı ki o kadınlar benim okumaktan imtina ettiğim şeyleri yaşamışlar.

Yazar yaşadığımız şimdiki Türkiye ile İslam öncesi Türk toplumlarındaki kadının yeri algısını tekrar hatırlatmış. Sadece doğu toplumlarının değil batı toplumlarının da geçmişlerinde kadınlara bakış açılarında var olan kara lekeleri de ortaya koymuş. Yani kadın doğuda yeriliyor batıda övülüyor algısına girmemiş.

Kitabı, kadınlar arasında bir dayanışma kitabı olarak görmemizi istiyor yazar. Ben bu konuda biraz kararsız kaldım. Neden mi?

Kitapta birbirini seven iki aşık, başka bir kadının “haince” planları yüzünden ayrılıyorlar.Şimdi böyle haince planlar yapan kadınlar yok mu? Var. Yazar bunu es geçip hayalperest mi davranmalı? Hayır. Daha fazlasını yapan kadınlar da var. Peki o zaman sorun ne diyeceksiniz. Tam bilmiyorum açıkçası. Ama kadın dayanışma merkezli bir kitapta “fettan” bir kadın karakteri, ismini koyamadığım duygulara sebep oldu bende. Arafta bıraktı beni. Yazarı aynı zamanda hem haklı buldum hem de yeri burası mıydı bunun dedim.

Şimdi kitabın konusunu kısaca yazacak olursam:

Anne ve babasını bir kazada kaybeden Avukat Nil’in, ailesine ait geçmişi öğrenmek için gittiği Mardin’de ondan yardım isteyen bir aşiret liderinin karısı ve kızının kaçmasına yardım etmesi, onların kendi geçmişiyle bağlantısı, bu arada çok sevdiği adamla gururu yüzünden ayrı düşmesi diyebiliriz.

Bu aşiret olayında da taşlar tam yerine oturmadı mı desem, fazla kolay oldu mu desem bilemedim.

Ama kitap akıyor. Yazarın dili size kaç sayfa okuduğunuzu unutturuyor. Yani çok kısa sürede bitirdim kitabı. (Tabii bunda kitabı okurken köyde olmam ve interneti kullanmamamın da katkısı var. Ah bu internet ne kadar vakit alıyormuş meğer.)

Neyse ben kitabı beğendim size de tavsiye ederim. Özellikle şu eril dünyada, siyasetten sanata testosterondan boğulacağımız toplumumuzda kadın yazarlara öncelik verilim.

Bak ben hemen diğer kitabına da başladım. Ayrıca araya sıkıştırdım dediğim kitap da yine bir kadın yazarın. Kadın yazarları okuyalım, okutalım. Bari edebiyat dünyası şu erillikten arınsın biraz.