Şimdi her gün bir mum sönüyor içimde. 40. mum yüreğimde nasıl bir iz bırakacak bilmiyorum.
İnsan kendisi dahil herkesin bir gün öleceğini bilse de ölüm sevdiği birini elinden aldığında sanki ilk defa ölüm kavramıyla tanışıyormuş gibi hissediyor. Evet diyor insan, ölüm var ve sırada kimin olduğunu asla bilemiyoruz.
Bu kayıp o kadar ani bir şekilde oldu ki acı ve şaşkınlık birbirine girdi. İlk defa " öteki alem"in olmasını yürekten ama içimin en derinindeki o kuytu köşeden istedim. Çünkü öyle iyi bir insanın toprak olup yok olması ihtimali içimi daha da acıtıyor. Öteki alem olmadan bu dünyanın da bir anlamı da olmayacağını kavradım galiba. Ve tabii başka bir alemde de olsa bir gün kavuşabilme ihtimalinin varlığı insana bir nebze de olsa huzur veriyor.
Ruh bedeni terk ettikten sonra yapılması gereken tüm ritüellerde hep ön sırada yer alsam da onun cansız bedeni yıkanırken yanı başında olsam da hala inanmak istemiyorum, hala yokluğunu tam olarak algılayamıyorum sanki. Beni çok etkileyen şeylerden biri de o günün bir önceki günden hiçbir farkının olmamasıydı. Ölüm bir an meselesi sadece. Bir an sonrasında hala nefes alıyor olacağımızın bir garantisi yok gerçekten.
Beni kendi kızlarından ayırmayan, üzerimde 14 yıl emeği olan, annem kadar sevdiğim, içimden gelerek anne dediğim kayınvalidemi bir gecede aniden kaybettik. Öyle yıkıcı bir etkisi oldu ki hayatımıza, bıraktığı boşlukla ne yapacağımızı hala bilemiyoruz. Ama alışacağız, hayat devam edecek ve yine saçmasapan konuları kafamıza takıp ölümün varlığını bilinçaltımıza atacağız. Ta ki ölüm başka bir sevdiğimizi elimizden alana kadar.