15 Ekim 2019 Salı

Cebelavi Sokağı'nın Çocukları - Necib Mahfuz


Uzun zaman önce, -bana göre uzun zaman çünkü neredeyse 2 ay olmuş- Nobel ödüllü bir yazarın kitabını okuduğumdan bahsetmiştim. Aslında kitabı bitireli de yine uzun zaman oldu J ama yazıya dökmem bir hayli gecikti. Çünkü bu arada bir kitabın editörlüğünü yaptım, hala da yapıyorum. Editörlük işi sandığım gibi değilmiş aslında. Nasıl olsa kitap okumayı seviyorum diye düşünmüştüm ama bir kitabı, editörlüğünü yapmak için okumak çok daha farklıymış. Daha zormuş. Size emanet bırakılan çok değerli bir eşyayı ufak dokunuşlarla temizlemeniz gerektiğini düşünün. Hani eşya sizin olsa o kadar dikkatli olamazsınız. Ama inanılmaz zevk aldığımı söyleyebilirim.  İşte bu işle ilgilenince bitirdiğim kitabın yorumunu yazmayı da ertelemek zorunda kaldım. Nihayet bugün yazabildim;

Cebelavi Sokağı’nın Çocukları

Necib Mahfuz’un okuduğum ilk kitabı bu ama son olmayacak sanırım. Bir yazarı ilk kez okuyunca da önce hakkında araştırma yaparım. O yüzden önce yazarı kısaca tanıtayım:

1911 yılında Kahire’de doğan Necib Mahfuz, 1934 yılında Kahire Üniversitesi’nde felsefe eğitimini tamamladı. 1938’de hikâyelerinden oluşan bir derleme yayınlandı. 1959’da yayınladığı Cebelavi Sokağı’nın Çocukları kitabı El Ezher Üniversite’si tarafından yasaklandı. Hatta bir din adamının Necib Mahfuz ile ilgili söylediklerinden dolayı suikast girişimine de uğradı.  (İlk ve tek baskısı 1967’de Lübnan’da yayınlanan kitabın Türkiye macerası da sıkıntılı çünkü Türkçe’ye de yazıldıktan 50 yıl sonra çevrilmiş. ) Necib Mahfuz 40 küsur roman, kısa öykü, film senaryosu ve birkaç tiyatro oyunu yazdı. 1960’lı yıllarda kitaplarında dini irdelemeye başlayınca, kitapları daha felsefi ağırlık kazanmış. Kitabı okurken yazarın bu yönüne özellikle dikkat etmek gerek.

Elimdeki kitap tamamen dine yapılan göndermelerden ibaret.  Aslında kitap insanlığın varoluş serüvenini anlatıyor.

Cebelavi, Mukattam Çölü’nün kıyısında muhteşem bir konakta çocukları İdris, Edhem, Rıdvan ve Abbas’la birlikte yaşamaktadır. Cebelavi mülklerini yönetmesi için büyük oğlu İdris yerine Edhem’i seçince kıyamet kopar. İdris, babasına karşı geldiği için konaktan kovulur. Daha sonra Edhem’i kandırarak Cebelavi’nin yasakladığı bir kitaba ulaşmaya çalışmasını sağlar ve Edhem de karısıyla birlikte konaktan kovulur.

Burada Adem ile Havva’nın şeytan tarafından kandırılıp yasak meyveyi yemesi ve cennetten kovulması olayına gönderme yapılmış. Bu durumda;

Cebelavi= Tanrı
Edhem= Adem
Umayma ( Edhem’in karısı)= Havva
İdris = Şeytan

Sürekli konağa( yani ruhlar alemine) dönmeyi arzulayan Edhem oğullarıyla birlikte konağa yakın bir sokakta yaşamaya başlar. Böylece Cebelavi Sokağı oluşmuş olur. Cebelavi bir gün Edhem’in oğullarından Hümam’ı konağa çağırınca diğer oğlu Kadri kıskanıp kardeşini öldürür. Böylece ilk cinayet işlenmiş olur. ( Habil ile Kabil olayı)

Yıllar geçer, artık kimse Cebelavi’yi görmez, hiç konağından çıkmaz çünkü. Yaşananlar şairlerin ağzından, nesiller boyu aktarılmaya devam eder. Cebelavi’nin mülkünü yönetenler sokak çeteleriyle işbirliği yapınca sokak artık yaşanmaz bir yer haline gelir. Bu durumda da bir kurtarıcıya ihtiyaç duyulur. Ve sırasıyla;

Halkı kurtarmak için Cebel ( Hz.Musa ), onun kurduğu düzen bozulunca Rıfat ( Hz.İsa )ve sonra Kasım (Hz. Muhammet ) gelir. Her defasında kurulan düzen bozulur çünkü toplumların unutmak gibi bir hastalığı vardır. Kitapta sokağa gelen son kişi Arif’i ise hiçbir peygamberle eşleştiremiyoruz. Adından ve yaptıklarından dolayı bilim ile ilişkilendirebiliriz. Çünkü Arif bir sihir yoluyla kötülüklerin üstesinden gelmeye çalışır. Buradaki sihir aslında bilimsel deneyleri çağrıştırıyor.
Sanırım kitabın en çok tepki alan bölümü de Arif’in bulunduğu bölüm olmuştur. Çünkü Arif istemeden Cebalavi’yi öldürür. Arif de kalıcı bir kurtuluş sağlayamaz ama arkasında insanların sarılacağı bir umut bırakır.

Benim böyle kısaca anlattığım kitabı sadece dinler tarihiyle de eşleştirmek doğru olmaz. Necib Mahfuz kendi ülkesinin sorunlarını metaforlarla, alegorik bir anlatımla dile getirmiştir aslında. Tabi her karakterin simgelediği dini ögeler yüzünden kitaba hala olumsuz yaklaşanlar vardır. Özellikle yazarın Tanrı ile eşleştirdiği Cebelavi’yi sorgulaması çok tepki çekmiştir. Sorgulamaktan çekinenler bu kitabı hiç okumasınlar ama müthiş bir edebi eserden de mahrum kaldıklarını bilsinler.
Kitabın umut dolu son sözleriyle bu yazıya da nokta koyayım. Sırada Ahmet Ümit’in son kitabı “Aşkımız Eski Bir Roman” var. Bu kez arayı çok açmayacağım. İyi okumalar.

Gecenin ardından gün nasıl doğuyorsa adaletsizlik de bir gün son bulacaktır. Zorbalığın ölümünü de göreceğiz, ışığın ve mucizelerin doğuşunu da.’


Not: Son olarak şunu da yazmak zorundayım. Bu kitabı daha rahat okuyabilmek ve yapılan göndermeleri anlayabilmek  için peygamberler tarihini bilmek gerekiyor. 

3 yorum:

  1. Editörlük yapabilecek en iyi isimlerden birisiniz bence , hayırlı olsun 😊 Yine okumaktan keyif aldığım bir yorum .

    YanıtlaSil
  2. Keyifle okudum kalemine sağlık.

    YanıtlaSil