Ahmet Ümit ile ilk olarak İstanbul Hatırası kitabıyla
tanışmıştım. Beyoğlu ’nun En Güzel Abisi, Beyoğlu Rapsodisi, Kavim, Bab-ı Esrar,
Elveda Güzel Vatanım, Kırlangıç Çığlığı derken bir de baktım Başkomser Nevzat’ın
hayranı olmuşum. Ahmet Ümit sayesinde polisiye romanları okumaktan zevk
aldığımı fark ettim. Çıkan her kitabını
da hemen alıp okumaya çalıştım. Aşkımız Eski Bir Roman kitabı da çıktığından
beri idefixteki sepetimde duruyordu. Yakın zamanda kitap fuarı olacağını bildiğim için almayı erteliyordum
sadece. Fuar başlayınca hemen gidip aldım. Peki niye fuarı bekledin, daha uygun
fiyata mı aldın derseniz, internet fiyatıyla bariz bir fark yok aslında. Sadece
bu fuarda yeni bir yayın evinden Stefan Zweig’in birkaç kitabını çok çok uygun
fiyata aldım. Henüz başlayamadım, umarım çevirisi beni hayal kırıklığına
uğratmaz.
Neyse, Ahmet Ümit’in kitabını da roman zannederek almıştım.
Ama kitap 3 hikayeden oluşuyor maalesef. Şeytan Ayrıntıda Gizlidir kitabının yorumlarını okuyanlar neden maalesef
dediğimi anlamıştır zaten. Aslında hikaye okumayı severim, polisiye romanları
da seviyorum ama polisiye hikayeler beni tatmin etmiyor. Hani okumasam da olur.
Çünkü polisiyeyi ayrıntılar için okuyorum ben. Ayrıntılar arasında katili
bulmak, cinayet sebebini tahmin etmek zevk veriyor. Oysa polisiye hikayelerde
özellikle kısa hikayelerde daha olayın içine giremeden katil ortaya çıkıyor.
Olaya şöyle bir kuş bakışı bakıp çıkıyor insan.
Tabii bu kitap 3 hikayeden oluştuğu için kısa hikayelerden
bir nebze daha iyi ama bir romanın yerini tutmuyor.
Kitaptaki ilk hikaye, kitaba ismini de veren "Aşkımız Eski
Bir Roman", aralarından en beğendiğim hikaye oldu. Siz nasıl hissediyorsunuz
bilmiyorum ama ben okuduğum bir kitapta, daha önce okuduğum bir kitabın adını
görünce anlamsız bir şekilde mutlu oluyorum. Bu hikayede de beğendiğim birçok
kitap adını görmek hemen hikayeye bağladı beni.
Romanlarla, roman karakterleriyle bir cinayeti bağdaştırmak
hiç aklıma gelmezdi doğrusu. Çalıkuşu’ nun Feridesi, Aşk-ı Memnu’ nun Bihter’i, Anna
Karenina, Kürk Mantolu Madonna’ nın Maria Puder’i, Notre Dame’ın Kamburu’ ndaki
Esmeralda , Agatha Christie… Sizce cinayeti kim işledi dersiniz?
Öğrenmek için
okumaya değer ama diğer hikayeler için bu kadar iddialı bir yorum
yapamayacağım. Sadece son hikayede "Çehov’ un Silahı"* prensibinin sonuna kadar
kullanıldığını söyleyebilirim.
Ahmet Ümit’i sevenler zaten okuyacaktır bu kitabı ama yazarı
hiç okumamış olanlara öncelikli olarak tavsiye edebileceğim bir kitabı değil.
İyi okumalar.
* Çehov der ki; eğer bir bölümde duvarda bir tüfek asılı olduğunu söylüyorsanız, ikinci ya da üçüncü bölümde o tüfek patlamalıdır. Eğer patlamayacaksa tüfek orada olmamalıdır. Ahmet Ümit de buna uyduğu için ortaya çıkan hiçbir karakter boşuna değil, mutlaka olayla bir ilgisi vardır.