Çok sesli koro gibi İki Yeşil Susamuru. Hikayelerini
ayrı ayrı dinleyebilme imkanımız olsa, yine çok seveceğimiz ahenkli bir koro …
Bu koronun
tam ortasına Nilsu var. Babasına delice tutkun (oidipus kompleksine
varırcasına),annesiyle sorunlu. Bir yanı çok eksik bir yanı çok fazla. Bu
yüzden ses rengi oturmuyor bir türlü. Koronun ahengini bozmuyor ama bazen
sesinin daha az ya da daha fazla çıkmasını isteyebiliyorsunuz.
Mutluluğu arıyor Nilsu. Nilsu’ yu
okurken kendi mutluluğunu da sorguluyor insan. Edebiyatın en çok bu yönünü
seviyorum sanırım. Bazen akıcı bir dille,kolay okunur cümlelerle bile,en emin
olduğunuz duyguya şüphe katabiliyor.
Sahi diyorsunuz,mutluluk nedir? Mutlu
olmak için illa da iki kişi mi olmalı? Neden kendimize yetemiyoruz? Bir ruh eşi
olmasa da hayattan zevk alamaz mıyız? Ya hiç dünyaya gelmemişse o ruh eşimiz ya
yanlış zamanlarda doğmuşsak. Kısacık olan ömrümüz arayış içinde mi geçmeli?
Neden bir başkasını arayarak vakit kaybediyoruz ki. Kendi içimize yapsak ya tüm
yolculukları. Önce kendini sevmeli insan sonra ruh eşini/eşini belki de. Selen bunu
vurguluyor kitapta.
Selen,koronun en sağlam,en
neşeli,en güvenilir sesi. Bir ara sesi çatallaşsa da çabuk toparlıyor kendini. Bencilleşmeden
kendini sevebilen ender insanlardan o.
Koronun tam ortasındaki Nil’ in
karşısında ise Teoman var. Teo kimseyi duymadan ama herkesin onu dinlediğinden
emin bir rahatlıkla katılıyor şarkıya. Coşkusunun bir sonu yok. O coşkunun
rüzgarında kaç kişinin yaralandığından haberi yok. Belki de hayatı böyle
yaşamaktan başka çaresi yok.Nil ve Teo birbirlerini bulabilen şanslı ruh
eşleri.Ya da öyle zannediyorlar.
Koronun arka taraflarında başka
sesler de var.Nil’in babası,Teo’nun annesi,Nil’in öğretmeni…
Bu korodan sadece insan sesleri
gelmiyor tabi ki. Sol fraksiyonların marş sesleri,çevrecilerin ayak
sesleri,modern kadının topuk sesleri ve kitabın temelini oluşturan intiharın
karanlık sesi. İntihar yaşamaktan vazgeçmek mi yoksa kendi ölüm saatini
seçebilmek mi sorularını sürekli fısıldayan bir ses…
Kitabın sonuna geldiğinizde ise;Altıncı
His filmini seyredenlerin çok iyi bildiği duyguyla hadi be diyen kendi
sesinizi duyuyorsunuz.
Bu kitapta beni en çok cezbeden
şey ise aşırıya kaçmadan bir çok yazar
ve şairden alıntı yapılmış olması.Hemen bir London bir Hemingway okuyası,Turgut
Uyar şiirlerinde kaybolası geliyor insanın.Bir kitabın başka bir kitabı okumaya
teşvik etmesi benim için paha biçilmez bir özellik.
Ezcümle Kumral Ada Mavi Tuna
kadar olmasa da okunacaklar listenize ekleyebilirsiniz.