Ayşe Kulin,
hakkında net bir karara varamadığım, beni arafta bırakan bir yazar. Onun
hakkındaki düşüncelerim hep “ama”larla dolu. Aslında önceleri çok beğenerek
okuduğum bir yazardı.
Sevdalinka
ile başlayan Kulin yolculuğum, Hayat , Hüzün,Umut,Veda,Kanadı Kırık Kuşlar,
Tutsak Güneş,Geniş Zamanlar, Gizli Anların Yolcusu, Bora’nın Kitabı ve Dönüş
kitabıyla devam etti. Başlarda güzel başlayan yolculuğum Gizli Anların Yolcusu
kitabından sonra sekteye uğradı. Gizli Anların Yolcusu kitabını çok beğenmiş,
işlediği konuyu cesurca bulmuştum. Aynı konudan beslenen üç kitap daha
çıkarınca pes ettim. Bunu biraz konunun etinden sütünden yararlanmak olarak
gördüm.
Yine de yeni
bir kitap çıkardığında almadan duramıyorum. Garip bir albenisi var. Belki de çok
satanlar imajının üzerimizde bıraktığı, biz fark etmeden hücrelerimize işleyen
“onu almalıyım” empozesinden kurtulamayışımdandır bilemiyorum. Yani Kulin yeni
bir kitap yazmışsa merak edip okuyorum. Özellikle konuyu tarihten alıyorsa daha
başarılı olduğuna inanıyorum.
Son kitabı
Her Yerde Kan Var kitabının da konusu tarihte yer alan bir olay olunca
dayanamadım. Hele kitapta Murat Bardakçı ismini görünce kesinlikle okumalıyım
dedim.
Bir zamanlar
"Tarihin Arka Odası" programının müdavimi olarak, kimileri tarafından ukalalıkla
suçlansa da gözleri çipil çipil bakan, ilk zamanlar ne söylediğini bir türlü
anlayamadığım (hızlı konuşmasından dolayı) ama dinledikçe alıştığım Bardakçı’yı
severim ve tarih bilgisine de saygı duyarım. Konusunu tarihten alan bir kitaba
bir tarih uzmanının eli değmişse okunur mutlaka dedim.
6 günlük bir
zaman diliminin anlatıldığı kitap Osmanlı’da beni en çok etkileyenlerden birini
konu ediniyor: Abdülaziz’in intiharı!*
Kulin 10
farklı karakterin ağzından yazmış kitabı. Aynı olayı farklı kişilerin ağzından
dinlemek bana “Bakış Açısı” filmini hatırlattı. Aynı olayı başka karakterlerin
gözünden izlemek zevkli oluyor ama iş okumaya gelince biraz sıkabiliyor insanı.
Bu 10
karakteri kısaca tanıtayım:
Adile
Sultan: Kitap Adile Sultan’a gelen bir mektupla başlıyor. Adile Sultan, Abdülaziz’in
ablası ve Abdülaziz’in yerine tahta geçen V.Murat’ın halası. Sarayda sözü
geçen, saygı duyulan bir kişi. Kitapta bahsedilmemiş ama aynı zamanda bir şair.
Bir divan şairi.
Şevkefza
Valide Sultan: V. Murat’ın annesi. Tek amacı çocuğunun tahta çıkması ve Valide
Sultanlık rütbesine ermek. Bu amacına ulaşıyor ama oğlunun Abdülaziz’in intihar
görünümlü şüpheli ölümünden sonra geçirdiği travma sonrasında bu isteğinin ne kadar
önemsiz olduğunu anlıyor.
Sadrazam
Avni Paşa: Hüseyin Avni Paşa hanedanı
ele geçirmek isteyen, gözünü hırs bürümüş bir karakter. Nasıl oluyorsa
Abdülaziz tarafından defalarca rütbeleri alınıp sonra iade ediliyor. İki kez
sadrazamlık üç defa da Seraskerlik makamına getiriliyor. Abdülaziz’in görevden
aldığı birini neden tekrar göreve getirdiği ise bir muamma.
V. Murat:
Sanırım kitap içerisinde en çok üzüldüğüm karakterlerden biri V. Murat oldu.
Amcasının tahtan indirilmesini kendi istemese bile engel de olmuyor. Alkol
problemi yaşayan V.Murat, Abdülaziz’in ölümüyle psikolojik olarak çöküyor. Çünkü herkesin, amcasının katlinden kendisini sorumlu tutacağını düşünüyor. Aklını
kaybetme noktasına kadar geliyor. Hâlbuki ilerleyen yılarda yani tahta tekrar çıkarılma
teşebbüsleri bittikten sonra akıl sağlığına kavuşup ömrünü çocuklarına ve
torunlarına adıyor. Besteler yapıyor.
Pertevniyal
Valide Sultan: Abdülaziz’in annesi. V.
Murat’tan sonra en çok üzüldüğüm bir diğer karakter de Pertevniyal Valide Sultan'dı. Her ne
kadar "Valide Sultanlık" makamının tüm ganimetlerini sonuna kadar kullanmış olsa
da hiçbir anne evlat acısı yaşamayı hak etmiyor. Bir zamanların "Valide Sultan"ının zindana atılması, ağzıdaki altın dişlerin bile alınmaya çalışması, mal-mülk, makam-mevkinin ne kadar da geçici olduğunun bir kanıtı adeta.
Kitapta,
Damat Nuri Paşa, Mabeyinci Fahri Bey, Arabacı Nafiz Ağa, Mithat Paşa da yer
almakta. Olayları onların ağzından da okuyoruz. Ayrıca kitabın sonunda tüm
karakterlerin sonları da merak edenlere sunulmuş.
Ve kitabın
sürprizi, kitaba en son dâhil olan ve okurken yüreğimizi dağlayan Çerkez Hasan.
Hümayun
Yaveri Çerkez Hasan, Abdülaziz’in karısı Neşerek Kadın Efendi’nin kardeşi. Abdülaziz
öldükten çok kısa bir süre sonra, on gün içinde Neşerek Kadın Efendi de ölüyor.
Hem Abdülaziz’in hem ablasının ölümü Çerkez Hasan’ı intikam almaya itiyor. İntikamını
nasıl aldığı bilinen bir olay olsa da ben burada anlatmayacağım, bu olayı Kulin’in
kaleminden okumanızı tavsiye ederim.
Kitapta bir
de Çerkezlerin Karadeniz balığı yememe hikâyesi var ki, okuyup da kahrolmamak
elde değil.
Son söz
olarak, aynı olayı birkaç karakterden okumanın sıkıcılığını es geçer ve
Abdülaziz’in karakter olarak yer almamasını da görmezden gelirsek, bilgilenebileceğimiz, üzüleceğimiz,
padişahlığın aslında göründüğünden daha zor olduğunu anlayacağımız ve saray
entrikalarının boyutlarını öğreneceğimiz başarılı bir kitap var karşımızda.İyi okumalar.
*Olayın intihar değil bir cinayet olduğunu unutmayalım.