9 Mart 2020 Pazartesi

Her Yerde Kan Var - Ayşe Kulin




Ayşe Kulin, hakkında net bir karara varamadığım, beni arafta bırakan bir yazar. Onun hakkındaki düşüncelerim hep “ama”larla dolu. Aslında önceleri çok beğenerek okuduğum bir yazardı.
Sevdalinka ile başlayan Kulin yolculuğum, Hayat , Hüzün,Umut,Veda,Kanadı Kırık Kuşlar, Tutsak Güneş,Geniş Zamanlar, Gizli Anların Yolcusu, Bora’nın Kitabı ve Dönüş kitabıyla devam etti. Başlarda güzel başlayan yolculuğum Gizli Anların Yolcusu kitabından sonra sekteye uğradı. Gizli Anların Yolcusu kitabını çok beğenmiş, işlediği konuyu cesurca bulmuştum. Aynı konudan beslenen üç kitap daha çıkarınca pes ettim. Bunu biraz konunun etinden sütünden yararlanmak olarak gördüm. 

Yine de yeni bir kitap çıkardığında almadan duramıyorum. Garip bir albenisi var. Belki de çok satanlar imajının üzerimizde bıraktığı, biz fark etmeden hücrelerimize işleyen “onu almalıyım” empozesinden kurtulamayışımdandır bilemiyorum. Yani Kulin yeni bir kitap yazmışsa merak edip okuyorum. Özellikle konuyu tarihten alıyorsa daha başarılı olduğuna inanıyorum.
Son kitabı Her Yerde Kan Var kitabının da konusu tarihte yer alan bir olay olunca dayanamadım. Hele kitapta Murat Bardakçı ismini görünce kesinlikle okumalıyım dedim.

Bir zamanlar "Tarihin Arka Odası" programının müdavimi olarak, kimileri tarafından ukalalıkla suçlansa da gözleri çipil çipil bakan, ilk zamanlar ne söylediğini bir türlü anlayamadığım (hızlı konuşmasından dolayı) ama dinledikçe alıştığım Bardakçı’yı severim ve tarih bilgisine de saygı duyarım. Konusunu tarihten alan bir kitaba bir tarih uzmanının eli değmişse okunur mutlaka dedim.

6 günlük bir zaman diliminin anlatıldığı kitap Osmanlı’da beni en çok etkileyenlerden birini konu ediniyor: Abdülaziz’in intiharı!*

Kulin 10 farklı karakterin ağzından yazmış kitabı. Aynı olayı farklı kişilerin ağzından dinlemek bana “Bakış Açısı” filmini hatırlattı. Aynı olayı başka karakterlerin gözünden izlemek zevkli oluyor ama iş okumaya gelince biraz sıkabiliyor insanı. 

Bu 10 karakteri kısaca tanıtayım:

Adile Sultan: Kitap Adile Sultan’a gelen bir mektupla başlıyor. Adile Sultan, Abdülaziz’in ablası ve Abdülaziz’in yerine tahta geçen V.Murat’ın halası. Sarayda sözü geçen, saygı duyulan bir kişi. Kitapta bahsedilmemiş ama aynı zamanda bir şair. Bir divan şairi.

Şevkefza Valide Sultan: V. Murat’ın annesi. Tek amacı çocuğunun tahta çıkması ve Valide Sultanlık rütbesine ermek. Bu amacına ulaşıyor ama oğlunun Abdülaziz’in intihar görünümlü şüpheli ölümünden sonra geçirdiği travma sonrasında bu isteğinin ne kadar önemsiz olduğunu anlıyor.

Sadrazam Avni Paşa:  Hüseyin Avni Paşa hanedanı ele geçirmek isteyen, gözünü hırs bürümüş bir karakter. Nasıl oluyorsa Abdülaziz tarafından defalarca rütbeleri alınıp sonra iade ediliyor. İki kez sadrazamlık üç defa da Seraskerlik makamına getiriliyor. Abdülaziz’in görevden aldığı birini neden tekrar göreve getirdiği ise bir muamma. 

V. Murat: Sanırım kitap içerisinde en çok üzüldüğüm karakterlerden biri V. Murat oldu. Amcasının tahtan indirilmesini kendi istemese bile engel de olmuyor. Alkol problemi yaşayan V.Murat, Abdülaziz’in ölümüyle psikolojik olarak çöküyor. Çünkü herkesin, amcasının katlinden kendisini sorumlu tutacağını düşünüyor. Aklını kaybetme noktasına kadar geliyor. Hâlbuki ilerleyen yılarda yani tahta tekrar çıkarılma teşebbüsleri bittikten sonra akıl sağlığına kavuşup ömrünü çocuklarına ve torunlarına adıyor. Besteler yapıyor. 

Pertevniyal Valide Sultan:  Abdülaziz’in annesi. V. Murat’tan sonra en çok üzüldüğüm bir diğer karakter de Pertevniyal Valide Sultan'dı. Her ne kadar "Valide Sultanlık" makamının tüm ganimetlerini sonuna kadar kullanmış olsa da hiçbir anne evlat acısı yaşamayı hak etmiyor. Bir zamanların "Valide Sultan"ının zindana atılması, ağzıdaki altın dişlerin bile alınmaya çalışması, mal-mülk, makam-mevkinin ne kadar da geçici olduğunun bir kanıtı adeta.

Kitapta, Damat Nuri Paşa, Mabeyinci Fahri Bey, Arabacı Nafiz Ağa, Mithat Paşa da yer almakta. Olayları onların ağzından da okuyoruz. Ayrıca kitabın sonunda tüm karakterlerin sonları da merak edenlere sunulmuş. 

Ve kitabın sürprizi, kitaba en son dâhil olan ve okurken yüreğimizi dağlayan Çerkez Hasan.

Hümayun Yaveri Çerkez Hasan, Abdülaziz’in karısı Neşerek Kadın Efendi’nin kardeşi. Abdülaziz öldükten çok kısa bir süre sonra, on gün içinde Neşerek Kadın Efendi de ölüyor. Hem Abdülaziz’in hem ablasının ölümü Çerkez Hasan’ı intikam almaya itiyor. İntikamını nasıl aldığı bilinen bir olay olsa da ben burada anlatmayacağım, bu olayı Kulin’in kaleminden okumanızı tavsiye ederim. 

Kitapta bir de Çerkezlerin Karadeniz balığı yememe hikâyesi var ki, okuyup da kahrolmamak elde değil.
Son söz olarak, aynı olayı birkaç karakterden okumanın sıkıcılığını es geçer ve Abdülaziz’in karakter olarak yer almamasını da görmezden gelirsek,  bilgilenebileceğimiz, üzüleceğimiz, padişahlığın aslında göründüğünden daha zor olduğunu anlayacağımız ve saray entrikalarının boyutlarını öğreneceğimiz başarılı bir kitap var karşımızda.İyi okumalar. 


*Olayın intihar değil bir cinayet olduğunu unutmayalım.