Ahmet Ümit’in 2002 yılında yazdığı, içinde 18 hikaye
barındıran bir kitap Şeytan Ayrıntıda Gizlidir kitabı. Ortalama 10’ar sayfadan oluşan
öykülerin hepsi polisiye türünde.
Para için yeğenini öldüren, ikizinin yerine geçip cinayet
işleyen, annesini muayene eden doktorun hayatına son veren; normal bir hayat
sürerken bir cinnet anında katil olanlar, hayatı hep bu minvalde sürmüş
olanlar, uyuşturucu kaçakçıları, taksici katilleri, görevini kötüye kullanan
polis memurları, mafya… Her türden ve her sebepten cinayet var öykülerde.
Benim en çok ilgimi çeken ise, Çin İşkencesi adlı hikaye
oldu:
Şarkıcıların, futbolcuların, iş adamlarının yani ünlü kişilerin,
siyasi liderlerden daha etkili olduğuna inanan, yurt dışında okumuş üç gencin
yaptığı bir deneyi anlatıyor Çin İşkencesi. Bu üç genç ünlüleri kaçırıp onları
özel bir eğitime tabi tutmak isterler. Bunun için de Şeco adlı bir şarkıcıyı
kaçırıp, ona, “Sosyal Laboratuvar” larında eğitim verirler.
Liderlik duygusunun gelişmesi için Wagner dinletirler,
Tarkovski’nin Ayna filmini izletirler. Schopenhauer felsefesini öğretirler,
Kant okuturlar. Böylece öğrendiklerini geniş halk kitlelerine yaymasını
amaçlarlar. Tüm bu bilgi işkencelerinin sonu da kötü biter ama okumak isteyenlere ipucu olmaması için cinayeti
ise es geçiyorum .
Hikayelerin her biri keyifli olsa da, kısa olmaları, sonuca
çabuk ulaşılması, bir de arka arkaya hep cinayet, hep olumsuz bir konunun
işlenmesi nedeniyle, başlarda aldığım zevk 8.,9. hikayeden sonra düşmeye
başladı.
Polisiye romanlarının çok okunmasının en büyük sebebi, katili
bulmak için fikir yürütmemiz, katil hiç beklemediğimiz biri çıktığında şaşırmamız,
katili doğru tahmin edince de kendimizle gurur duymamızdır. Yani en azından ben
polisiye romanlarını katili tahmin etmeyi sevdiğim için okuyorum. Ama Şeytan
Ayrıntıda Gizlidir kitabında katillerin 2 sayfada belli olması haliyle kitabı sıkıcı
hale getiriyor. Tabi yanlış da anlaşılmasın, buradaki her hikayeden bir roman
çıkar o ayrı.
Ahmet Ümit’in neredeyse tüm kitaplarını okumuş biri olarak,
bu hikayelerde de yer alan Başkomiser Nevzat’ı gayet iyi tanıyorum. Nevzat’ın
karısı ve kızı da bir cinayete kurban gitmiştir. Başka kimsesi yoktur. Ama kitaptaki
Aşk Ölüme Benzer hikayesinde :
“… Bu delikanlıya bakarken, ilk kez bir zanlının “suçsuz”
olabileceğini düşünüyorum; üstelik evinde ele geçirdiğimiz kanıtlara, hatta
cinayetleri işlediğini itiraf etmesine karşın. Niye böyle düşündüğümü
bilmiyorum; aynı yaşlarda bir oğlum
olduğu için mi ?...” diyor Başkomiser Nevzat. Biliyorum Ahmet Ümit' in sıkı
takipçileri var.Onlar söylesin. Acaba ben mi yanlış biliyorum ya da ilerleyen yıllarda yazar Başkomiser Nevzat’a
daha acılı bir hayat hikayesi mi yazmak istedi? Her neyse bu ayrıntıyı bir
kenara bırakarak son sözümü paylaşayım.
Eğer Ahmet Ümit’i daha önce okumadıysanız bu kitaptan
başlamayın. Önce romanlarını okuyun, onların zevkini yaşayın, sonra yazardan
biraz sıkılmayı göze aldığınızda bu kitabı okursunuz. Ya da bir yandan kumsalda
güneşleneyim bir yandan alem kültürlü birey görsün, elimde bir kitabım olsun
,instagramda da havalı durur ama çok da kafamı yormasın kitap derseniz , hiç
vakit kaybetmeyin. İyi okumalar herkese.