Türk Edebiyatında polisiye roman denilince aklıma ilk olarak
Ahmet Ümit geliyor. Bu önceliği de sonuna kadar hak ettiğini düşünüyorum. Oysa
polisiye romanın edebiyatımıza girişi 19. yüzyıla dayanıyor. İlk telif polisiye
roman Ahmet Mithat Efendi’nin Esrar-ı
Cinayat adlı eseri olmuş. Mithat Efendi’nin bu kitabını okumadım ama Peyami
Safa’nın Cingöz Recai tiplemesini hatırlıyorum. Arsen Lupin’in bir kopyası olan
Cingöz Recai’yi ilk Türk polisiye kahramanı olarak sayabiliriz.
Bunun dışında bazı yazarlar takma isimler kullanarak
polisiye roman yazmışlar. Hatta Necip Fazıl ve Nazım Hikmet bile bu türü
denemiş ama yeterli ilgiyi görmemişler. Ayrıca Halide Edip Adıvar’ın Yolpalas Cinayeti, Hüseyin
Rahmi Gürpınar’ın Kesik Baş romanı, Kemal Tahir’in Mike Hammer öyküleri,Aziz
Nesin’in Düğümlü Mendil’i de polisiye
türüne örnektir.
Günümüze gelirsek, dediğim gibi bu konuda bir numaralı isim
Ahmet Ümit.Celil Oker’e gelince, adını ilk kez Nazlı Eray*’ın da konuk olduğu
bir programda duydum. Her ne kadar polisiye en sevdiğim tür olmasa da izlediğim
programın da etkisiyle Oker’i denemek istedim.
1999 ylında yazdığı Kramponlu Ceset ile başladım Oker’i okumaya ama aslında
bundan önce Çıplak Ceset adlı kitabı varmış. Birbiriyle bağlantılı ama ayrı
ayrı okunabilecek 5 kitap yayımlamış Oker: Çıplak Ceset, Kramponlu Ceset, Bin
Lotluk Ceset, Rol çalan Ceset, Son Ceset.
Celil Oker bu 5 kitabında da özel dedektif Remzi Ünal’ı
kullanmış.Alkol yüzünden işinden çıkarılmış eski bir pilot olan
Remzi Ünal ile ilgili detaylı ve objektif bilgi verebilmek için Oker’in birkaç
kitabını daha okumalıyım. Okuduğum tek kitabıyla şunu söyleyebilirim ki,
genellikle pizza yiyen, kola içen, bilgisayarda uçuş simülasyonu oynayan, aikido
meraklısı bu özel dedektif beni pek sarmadı. Yine de acele karar vermek
istemiyorum. Kitabın konusu yüzünden de böyle düşünüyor olabilirim.
Kitapta birbirine rakip iki tekstil firması ve bu firmaların
sahip oldukları futbol takımları var. Karasu tekstil firmasının sahibi İlhan
Karasu, takımı Karasu Güneş Spor ile rakip firma Barbyhouse’un takımı Merkez
İdmanyurdu maçında şike olacağı haberini alır ve bu işi çözmesi için dedektif
Remzi Ünal’ı tutar. Şike haberiyle başlayan olaylar bir cinayetin işlenmesiyle
karmaşık bir hal alır.
Belki benim futbola karşı olan tutumumdan, belki yazarın
okuduğum ilk kitabı olması sebebiyle, belki de iyi bir polisiye romandan sonra
okuduğum için çok adapte olamadım kitaba. Ne çok kötü ne çok iyi diyebildim
bitirince. Amalarla doldu düşüncelerim. Dedektif rolü ilginç ama yeterince
oturmamış, dili ağır değil ama okuru sürüklemiyor,türü polisiye ama yeterli
aksiyon yok.
Başta da dediğim gibi objektif olabilmek için yazarın birkaç
kitabını daha okumalıyım ama şu aralar polisiye okuyabileceğimi sanmıyorum.
Belki daha sonra. Şimdi elimde iliklerime kadar hissederek okuyabileceğime
inandığım bir kitap var. Size iyi okumalar.
* Nazlı Eray fantastik edebiyatın kraliçesi olarak biliniyor. Fantastik kitapları sevenlere duyurulur.